Kitaplar, Proje: David Lodge

9. hafta: Updike ve epifani

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

Nerede duyduÄŸumu hatırlamadığımdan gerekli kredileri dağıtamayacağım ama bildiÄŸim en güzel epifani tanımı ÅŸu sanırım: “It’s always love at first sight. Sometimes it takes time to recognize.”

Bu duygusal baÅŸlangıcın ardından bu yazı nereye gider, John Updike’ın meÅŸhur tavÅŸan serisinin ilk kitabı Rabbit, Run (TavÅŸan Kaç) ile nasıl baÄŸlanır hiç bilemiyorum. Bunu hep birlikte biraz sonra göreceÄŸiz. Ama ÅŸuna eminim ki bir yerlerde James Joyce’dan bahsetmek zorundayım. Dahası James Joyce demiÅŸken Epiphanies‘i de atlamamak durumundayım. Bilgisayarın başına oturma ve 9. haftayı tamamlama isteksizliÄŸim göz önünde bulundurulacak olursa bu zorundalığı hemen yerine getirsem hiç fena olmayacak: Epifani, hıristiyanlıkta üç kralın (magi) Bebek Ä°sa’yı ziyaret ederek onu ilk kez görmesi anlamına geliyor. ÇocukluÄŸunda sıkı bir katolik eÄŸitim almış Joyce ise bu terimi “sıradan bir olay veya düşüncenin sonsuz bir güzelliÄŸe çevrilmesi” olarak kabul etmiÅŸ ve Dubliners (Dublinliler), A Portrait of the Artist as a Young Man (Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi) gibi eserlerinde epifaniden bol bol yararlanmış. Modern edebiyatta ise epifani dış gerçekliÄŸin algılayan için transandantal bir önem kazanması manasına geliyor.

TavÅŸan, Kaç’taki epifaniden önce eseri biraz anlatmam gerekiyor. Yazarın 1960’ta yayınlanan bu romanı 26 yaşındaki Harry Angstrom’un hayatından bir kesiti anlatıyor. Harry ya da arkadaÅŸlarının kendisine lisedeki parlak basketbol günlerinde taktığı isimle Rabbit artık berbat bir kadınla evlidir, bir çocuÄŸu vardır, bir tanesi daha yoldadır, hayatını berbat bir iÅŸ olan markette meyve sıkacağı satıcılığı ile kazanmaktadır. Lisedeki basketbol baÅŸarısı belki de onun yaÅŸamındaki tek güzel ÅŸeydir ve çok gerilerde kalmış gibi görünmektedir. Derken bir akÅŸam evinden çıkar, bir anda kendini kaçarken bulur ve olaylar geliÅŸir.

Son yıllarda özellikle Tom Perrotta romanlarında benzerlerini görmeye alıştığımız TavÅŸan, kaçma konusunda da tam bir baÅŸarısızlık örneÄŸidir. Sizin anlayacağınız fazla uzaÄŸa gidemez. Karısı Janice ve kızın ailesinin baÄŸlı bulunduÄŸu kilisenin papazı durumu düzeltmek için Harry’e yardım etmeye karar verir ve onun nasıl biri olduÄŸunu anlayabilmek için Harry’e golf oynamayı teklif eder.

David Lodge romanda Updike’ın ikilinin golf oynadığı sahneyi anlattığı kısmı epifani örneÄŸi olarak almış. TavÅŸan, ergenlik döneminde kulüpte golf çantalarını taşıyarak harçlığını kazandığı için oyunun kurallarını bilmektedir. Fakat, bu ön bilgi onun için yeterli olmaz ve ilk atışında baÅŸarısız olur. Bu sırada rahip Eccles ona karısını neden terk ettiÄŸini sorar. TavÅŸan “Sana söylemiÅŸtim ya. Bir ÅŸeyler eksik” diye cevap verince Eccles, o ÅŸeyin ne olduÄŸunu sorgulamaya baÅŸlar (“Neden bahsediyorsun Harry? Böyle bir ÅŸeyin varolduÄŸuna emin misin? bu ÅŸey sert mi yumuÅŸak mı? Mavi mi kırmızı mı?”) . Rahip bu sorularıyla TavÅŸan’ı sıkıştırırken genç adam ikinci atışını yapar. Bu atışı mükemmeldir. TavÅŸanın şöyle dediÄŸini okuruz: “That’s it!” (“Ä°ÅŸte bu!”) Böylece Updike’ın epifani paragrafları sona erer. TavÅŸan’ın topu deliÄŸe sokup sokmadığı belirsiz ve aynı zamanda önemsizdir. Önemli olan Harry’nin neyin eksik olduÄŸunu fark edebilmiÅŸ olmasıdır.

Lirizm ve metaforlar -bu projenin önceki konularını okumuÅŸ olanları ÅŸaşırtmayacağı üzere- epifanilerde de kullanılan iki önemli araç. EÄŸer fırsat bulur da Updike’a zaman ayırabilirseniz yazarın bu iki konuda da çok baÅŸarılı olduÄŸunu göreceksiniz. Harry’nin aydınlanmasından önceki paragraflarda ilk olarak ÅŸiirsel bir dille meyve aÄŸaçlarını anlatıyor. Daha sonra ise yazı metaforik bir anlam kazanıyor (“his ball is hung way out, lunarly pale against the beautiful black blue of storms”) ve ardından TavÅŸan’ın Eccles’a “That’s it!” diye bağırıyor. O anda yaptığı iÅŸten bağımsız olarak evliliÄŸindeki yanlışı gösteren o “that’s it!”i.

John Updike’lı, epifanili dokuzuncu haftayı da böylece tamamlamış olduk ve siz fark etmeseniz de çoktan Milan Kundera ve “Büyülü Gerçekçilik”le dolu onuncu haftaya yelken açtık. Sıkıntılarımı kolay tercihlerle aÅŸtığımı söyleyen olursa çok bozulurum haberiniz olsun.

* Ä°lk fotoÄŸrafı üreten ezu. Ä°kincisi ise thespeak‘e ait. FotoÄŸrafların orijinallerine buradan ve buradan eriÅŸebilirsiniz. Her iki fotoÄŸrafın lisansı: Attribution-Noncommercial-Share Alike 2.0 Generic. Kitap kapağının telif hakları yayıncı kuruluÅŸa ait. Tüm görseller bilgilendirme amacıyla Güzelonl’da kullanılmıştır.

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

Hiç yorum yok

Yorum yazın