Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Günlerin getirdikleri

Günlerin getirdikleri, Sanat üstüne

Goya geldi

Geçen Cumartesi Pera Müzesi’nde açılan Goya: Zamanının Tanığı sergisini bir kez daha ziyaret ettim. Ä°lk ziyaretimde sınıf birincisi ilkokul öğrencileri gibi sürekli bir ÅŸeyler söylemek istediÄŸim (ama tüm kibarlığımla sustuÄŸum) rehberli tura katıldığım, ikincisini ise kısıtlı zamanda tamamladığım için üçüncü gidiÅŸim en içime sineni oldu.

Serginin açılacağını ilk duyduÄŸum günden beri gizli kalp çarpıntıları içindeydim. Türkiye’de açılan sergilerin içeriÄŸini şöyle bir düşündüğümde kendimi fazla heyecanlanmamak için telkin ediyordum. Ancak gene de gelen Goya’ydı ve ne olursa olsun hayal kırıklığına uÄŸramayacağıma inanıyordum. UÄŸramadım da. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

Hafta ortası

Sonunda sessiz kumsalların, yeşil parkların, sıcak gecelerin, sarı tarlaların ve kocaman karpuzların yazı geldi. En sevdiğim dördüncü mevsimin bu ilk günlerinde sizinle bazı linkler paylaşmak isterim.

* Çok harika: Ingmar Bergman Universe

* Özellikle ilk fotoğraf hoşuma gitti: Behind the Scenes Photos of Famous Art Being Installed

* “Yes it does feel the same” (Oh!)

* Biraz da aristokratları röntgenleyelim. (Buna ne diyorsunuz?)

* Londra’da geçen filmler maratonundan sonra Bruges’de geçen filmler 100 metre koÅŸusu düzenlemeyi düşünüyorum.

* Bakanel’in yazdığı çoÄŸu ÅŸeye hak veriyorum (Neye hak vermediÄŸimi bilmiyorum sadece açık kapı bırakmak istedim).

* Buna birazcık güldüm.

* Çoğunuzun berberi okumadığının farkındayım. Ama bu videoyu kaçırmanızı istemiyorum.

* Madem yaz geldi o halde:

For whatever we lose (like a you or a me)
it’s always ourselves we find in the sea

Hepinize iyi yazlar. Umarım en yakın zamanda tekrar görüşürüz.

Günlerin getirdikleri, Sinema

Ä°kinci film maratonu

Ä°lk film maratonumun ardından ikincisine dair güzel planlar yapmıştım. BitiremediÄŸim 2011 filmlerini tamamlamak ve bir arkadaşımın Mubi’deki favori filmlerini izlemek gibi amaçlarım vardı. Günler hızlı (ve yoÄŸun) bir ÅŸekilde geçerken bunların hiçbirini gerçekleÅŸtiremedim. Bu haftasonu aniden aklıma Londra’da geçen filmleri toplu halde izleme fikri düştü. Kısa bir araÅŸtırmadan sonra bu yeni maraton fikrimin en büyük dezavantajını fark ettim: Londra merkezli birçok filmi zaten izlemiÅŸtim.

Gene de vazgeçmedim ve kendime dokuz filmlik kısa bir liste hazırladım. Bu filmlerin yedisini hiç izlemedim. Bir tanesini tekrar izlemek istediÄŸim için diÄŸerini ise Patrick Marber’in yazdığı esere bir ÅŸans daha vermek için listeye ekledim. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

ve bu hafta

Rembrandt’a bakarken (2012)

Bu hafta da Internet’i okumayıp resimlerine bakmaya devam etmeye ne dersiniz? Hem belki arada hoÅŸuma giden birkaç ayrıntıyı da paylaşırım.

* Oh Brian Ferry. Bunu nasıl unutmuşum?

* Şehre Goya gelirse hiç durmam heyecanlanırım. Siz de heyecanlanın ve hemen şimdi ziyaret edin!

* Hâlâ 1990’ı on sene öncesi sananlardanım. Ä°ÅŸte olmadığına dair o kanıt.

* En iyi arkadaÅŸlarımız kitaplardır! Ben de en iyi arkadaşımla Mad Men’i konuÅŸmayı çok seviyorum.

* Bir haftadır tekrar tekrar ÅŸu fotoÄŸraflara bakıyorum. Özellikle de buna. Çünkü hepinizin bildiÄŸi gibi “fil çok güzeldir“.

* Neden bu filmi izlemek istiyorum ki?

* Lütfen uyuşturucu kullanmayın.

* Katılıyor ve arttırıyorum.

* En çok hangi filmleri merak ediyorsunuz?

“YaÅŸasın PerÅŸembe!” diyerek linklerime son veriyorum. Åžunun ÅŸurasında Cumaya ne kaldı ama deÄŸil mi?

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

Geçen hafta

Bir süredir Internet ve onu kullanımım ile ilgili soru soran insanlara tek bir cevabım oluyor: “Ben artık Internet’i okumuyorum sadece resimlerine bakıyorum.” Bu cümlemde az da olsa kendime haksızlık etsem de çoÄŸunlukla haklıyım. Bu Cuma gününde sizlerle geçen hafta Internet dünyasında gözüme takılan birkaç ÅŸeyi paylaÅŸmak istiyorum. Senelerin bizleri Cuma’yı iple çeken “o insanlar” haline getirmesi sizi de üzüyor mu? Ben biraz üzülüyorum. Sonra geçiyor.

* Ä°lk fotoÄŸraf ortaya çıkalı aylar olmuÅŸtu ama artık Martin Freeman’ın Bilbo Baggins halleri her yerde karşımızda. Sizce Martin, Bilbo olabilmiÅŸ mi?
* Bu fikir kimi zaman bana çok doğru geliyor.
* Salinger’ın yayınlanan ilk hikâyesi ile ilgili bir madde.
* Hiçbiriniz günün aslan berberinin yeni banner’ını beÄŸenmedi mi? Oysa bence çok güzel. Neden övgü cümlelerini duyamıyorum? (orijinal hali de burada)
* Buna sessizce güldüm.
* Bu kitabın kapağı tam da olması gerektiği gibi. Değil mi?
* Richard Cheese olsa şöyle derdi: “Here’s one for the ladies.
* Bored to Death iptal olmuÅŸ.
* Hayat bazı günler şöyle, bazen ise böyle. Siz ne düşünüyorsunuz?

“YaÅŸasın Cuma!” diyerek sizlere veda ediyorum. Sevgililerle.