Seyahat

It’s all London, baby!

Birkaç ay evvel Londra’ya gitmem gerekince birden neÅŸeyle doldum. NeÅŸeyle doldum çünkü 1. Londra’yı çok severim. 2. Uzun süredir gidemediÄŸim için bu ÅŸehri çok özlemiÅŸtim. Orada geçireceÄŸim boÅŸ saatler x 50 saatlik bir plan yapıp kendimden emin bir ÅŸekilde yola çıktım.

Kimileri bu kendimden emin tavrıma bir anlam veremedi. Çünkü 1. Yapmayı planladığım her ÅŸeyi yapamayacağımı ve hatta bu kadar çok plan yaptığım için her ÅŸeyi birbirine karıştırıp hiçbir ÅŸey yapamayacağımı düşünüyorlardı. 2. Sürekli kaybolan bir insan olarak Londra’da nasıl, ne ÅŸekilde ve hangi ÅŸartlar altında kaybolacağımı düşünmek bile istemiyorlardı.

Nitekim uçaktan indikten sonra yanlış trene binip Londra yakınlarında bir köyde trenden indiÄŸimde beklentileri boÅŸa çıkartmamanın haklı gururu içindeydim. Gene de ÅŸunu söylemeliyim ki bu hamlem beni bir daha kaybolmamak konusunda çok hırslandırdı. Dikkatli oldum, harita kullandım, hatta hem kağıttaki hem cep telefonundaki hem de canım otelimin hediye ettiÄŸi mobil aletteki haritaları kullandım, “kesin Monument’ten geçiyordur bu otobüs” diyerek bilmediÄŸim otobüslere atlamadım (yani bunu maksimum üç ya da dört bilemediniz beÅŸ kez yaptım), google’da akıllı aramalar yaptım (“what is the easiest way to go to Greenwich from here?”)  ve bu sayede harikulade anılarla Londra’dan ayrıldım.

Londra’yla ilgili sevdiÄŸim ÅŸeylerden biri de sokaklarında dolaÅŸmaktır. Bunun için vaktim olmadığı ortaya çıkınca bir önceki paragrafta bahsettiÄŸim muhteÅŸem hırsımla şöyle bir çözüm buldum: Sabah dört otuzda kalkıp beÅŸ gibi gezmeye baÅŸlarsam nereden baksak 2-2,5 saatlik bir dolaÅŸma vaktim daha olacaktı. Ä°nanmayacaksınız ama bunu da yaptım. Sabahları dolaÅŸmanın en güzel yanı gittiÄŸiniz yerlerde sadece sizin olmanız. Sabahları dolaÅŸmanın en kötü yanı ise gittiÄŸiniz yerlerde sadece sizin olmanız.

Bugün sizinle sabah beş-yedi otuz fotoğrafları ismini verdiğim bir grup fotoğraf paylaşacağım. Bunlar benim 2017 Londra gezimin en güzel anıları değil belki ama kesinlikle hatırlanmayı hak ediyorlar.

Londra’nın en sevdiÄŸim yanı her yanından “mew” (ahırdan bozma evleri olan dar sokak) fışkırması. Bu ÅŸehir tam olarak benim gibi “aaa acaba burada ne varmış?” bebek içgüdülerine sahip insanlar için yaratılmış. Yürüyüşlerimde görmediÄŸim “mew” kalmayacak sloganıyla hepsine tek tek girdim. Bu sayede gördüğüme çok memnun olduÄŸum bir sürü yapı gördüm.


Sabah kapalı hâlini görüp akÅŸam gitmeyi planladığım yerler oldu. Biscuiters’a çok istememe raÄŸmen gidemedim.

The Churchill Arm’a daha çok istemiÅŸ olmalıyım ki gidebildim.

Wilton’s Music Hall’de vakit geçirmek çok hoÅŸuma gitti (giderken üç kere kaybolduÄŸuma deÄŸdi)

Bir sabah da eski dostum Brick Lane’e gittim. Brick Lane’de yaÅŸadığım duygu karmaÅŸasını instagram hesabımda uzun uzun anlattığım için bir de burada yazmıyorum. Ama ÅŸu kadarını söyleyeyim: bence sokak sanatı bu deÄŸil Londra. Sokak sanatı bu olmamalı Londra :)

Ve sonra başka güzel evler, başka güzel sokaklar gördüm. Bize zorla unutturulan bir şehirde yaşamaktan zevk almanın ne demek olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Bir zamanlar bu blog’da kendime verdiÄŸim sözleri yerine getirmeyi de ihmal etmedim ve meÅŸhur Alice Ayres hatırasını görmek için Postman’s Park’a gittim. (Parka girer girmez kafanızın içinde bir ses de “And so it is just like you said it would be. Life goes easy on me, most of the time” diye ÅŸarkıya giriyor.)

Bir de yanlışlıkla önünden geçtiğim bazı ünlü mekanlar oldu. 

Ama en çok Lina Stores’u görünce mutlu oldum.

Her şeyin bu kadar güzel olması canımı sıksa mı diye düşündüm ama sonra hayatta canımı sıkacak daha korkunç şeyler olduğunu hatırladım.

Londra’daki bu başıboÅŸ yürümelerim o kadar hoÅŸuma gitti ki artık nereye gitsem sabah erkenden kalkıp boÅŸ boÅŸ yürümeyi planlıyorum. Hatta geçenlerde Ä°stanbul için böyle bir ÅŸey düşündüğümü fark edince olayın kontrolden çıktığını anladım.

Londra’da ÅŸaşırmayacağınız üzere çok güzel sanat eserleri de gördüm. Ama sanırım bu baÅŸka bir yazının konusu olmalı. Yine de size ÅŸu mutlu haberi vereyim. Artık Whistler ile ilgili düşünmüyorum. Çünkü Whistler ile ilgili düşünülebilecek son ÅŸeyi de düşünüp Whistler hakkında düşünülebilecek her ÅŸeyi bitirdim. Åžimdi gerçek bir tüketim çılgını olarak fikirlerimi yazmak yerine fikirlerimi çoktan yazmış birilerinin makalelerini arıyorum. Sonuçta Whistler’la ilgili her ÅŸeyi ilk düşünen ben olamam, illa ki birileri yazmıştır. Ayrıca ben yazamam çünkü çok tembelim.

Neyse. Bir seyahat yazısı yazmayalı ne kadar uzun zaman olmuÅŸ. Åžimdi yazınca hoÅŸuma gitti. Aslında anlatacak daha çok ÅŸey var. Ama ÅŸimdi gitmem lazım (çünkü sorumluluklar sevgili arkadaÅŸlar… çünkü sorumluluklar…) Umarım bu yazma hevesim bir süre daha benimle olur. Görüşürüz.

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

Bir yorum

  • Reply Hasan 21/06/2017 at 11:26

    görünce çok sevindim, çok özlemişiz Bahar Abla. Umarım en kısa zamanda tekrar görüşürüz :) selamla.

  • Yorum yazın