Günlerin getirdikleri

Son zamanlarda

Sizin de başınıza geliyor mu bilmiyorum ama benim sık sık yaşadığım bir durum var. Nerden ve ne sebepten çıktığını anlayamadığım bir konuya günlerce kafa yorabiliyorum. Buna bir isim de taktım: Dünya üzerinde başka kimsenin umrunda olmayan kişisel gündemim. Onlar uğruna mezarlıklar ziyaret ediyor, kütüphanelerden son 25 senedir kimsenin almadığı kitapları ödünç alıyor, ismi seneler önce değişmiş sokakları/binaları bulmaya çalışıyorum.

Bir süre önce gene böyle bir iş için değişik tarihlerde yayınlanmış bir grup dergi siparişi verdim. Dergiler elime ulaştıktan sonra onları karıştırırken bir tanesinin içinden ufak bir kağıt düştü. Kağıdın üzerinde okuduğum anda kendimi garip hissetmeme neden olan şu satırlar yazıyordu: “Bu dergiyi bakalım ne zaman okuyacaksınız beyfendi, çok merak ediyorum. Okuduğun zaman da beni sevecek misin? Ben seni çok ama çok seviyorum”. Gerilmiştim, çünkü hiç tanımasam da iki kişi arasındaki özel bir şeyin arasına girdiğimi fark edersem gerilirim. Bu not o beyefendi dışında biri okusun diye yazılmamıştı. Üstelik üçüncü bir şahsın eline geçtiğine göre beyefendi o dergiyi büyük ihtimalle hiç okumamıştı (Emre, bu cümleyi sırf sen “ya da…” diye başlayıp alternatif binlerce ihtimal sunabilesin diye kurdum). Sanırım en çok tüm bu olaydaki liselilik beni etkiledi. Böyle ufak notlar yazıp dergi arasına sıkıştırma, küçük bir takılmanın ardından sevdiğin insanın sevgisini afacanca sorgulama, son noktayı kendi aşkını sunarak koyma ve üstelik tüm bunları ilk kez sen akıl ediyormuşsun gibi davranma bana dudaklarımı önce sola sonra sağa kaydırarak “hay allahım” dedirtti.

Esas sizinle paylaşmak istediğim ise aşağıdaki fotoğraf. 1920’lerde çekilmiş bazı fotoğraflar içinde karşılaştığım günden beri sık sık aklıma düşüyor. Kendimi çok kere değişik tonlarda arka arkaya “this man refused to open his eyes” derken yakalıyorum.Yatakta, duşta, vapurda, yemekte aklıma bu güzel fotoğraf geliyor ve bazen bir belgeselci, bazen bir ilkokul öğretmeni, bazen ise çizgi film karakteri gibi hemen yapıştırıyorum cümleyi: “This man refused to open his eyes”. Şu sıralar hayallerimde en çok yer kaplayan adamın gözlerini açmayı reddetme halindeki naiflik beni öldürüyor. Sizi de öldürmesi için buraya ekledim. Gene görüşeceğiz, sevgilerle.

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

4 Yorum

  • Reply bahsi geçen emre 09/07/2011 at 04:48

    belki onlar da başka başka birilerini sevdiler sonra, düşünsene birbirini seven iki kişi olacakken şimdi birbirini seven dört kişi var. Ne kadar güzel değil mi?

  • Reply Yiğen 18/07/2011 at 03:42

    “This man refused to open his eyes”, neler düşünüyor acaba bu adam neler geçiyor aklından. Kıs kıs gülüyor mu ulen ne poz verdim diye içten içten?

    • Reply bahar malik 18/07/2011 at 05:50

      :) Daha çok ilk kez fotoğraf çektirdiği için çekiniyor bence. Ama ifadesinde sinsi bir afacanlık da yok değil.

  • Reply bahar malik 29/11/2011 at 11:43

    Kendi kendime yorum yazmıyorum pek ama bugün şu fotoları görünce engel olamadım: Bu Max Ernst bu ise Yves Tanguy.

    Soru şu: Bu adamlar ne yapıyor?

  • Leave a Reply to bahsi geçen emre