Sanat üstüne

XX. yüzyıl fransız resim sanatı


Ekollerinin öncüleri olan asrımızın ve dünyaca şöhretli Fransız ressamlarının harika tablolarının asıllarını görme fırsatını bulduğum için mutluyum!

Resim ve Heykel Müzesi

Ä°stanbul – 24.6.1969

Her şey bir sabah mesaj kutuma tiyatrolar.com.tr isimli instagram hesabının paylaştığı fotoğrafın düşmesi ile başladı. Fotoğrafta Filiz Akın bir Pierre Bonnard tablosunun önünde durmuş, kapağında aynı tablonun olduğu kitabını okuyordu. Eğer beni birazcık tanıdıysanız içinde Pierre Bonnard geçen hiçbir şeye karşı kayıtsız kalamadığımı anlamışsınızdır. Bu fotoğrafa da kalamadım.

Tiyatrolar hesabı fotoÄŸrafı “Yıl 1965, Filiz Akın resim sergisinde Pierre Bonnard’ın tablosunu inceliyor.” açıklaması ile paylaÅŸmıştı. Aklıma ilk gelen Akın’ın Fransa’da bir müzede bu fotoÄŸrafı çektirdiÄŸi oldu. Åžu an size yalan söyledim. Aklıma ilk gelen Pierre Bonnard’ın resimlerinde neler yaptığının resmin fotoÄŸrafıyla asla anlaşılmadığı, Bonnard’ları çıplak gözle görmenin ne kadar farklı olduÄŸu idi. Daha sonra Akın’ın bu fotoÄŸrafı Fransa’da bir müzede çektirmiÅŸ olabileceÄŸini düşündüm. Ancak oyuncunun tablodan daha fazla ilgi gösterdiÄŸi kitabın baÅŸlığına dikkatli bakınca “bir dakika!” (bir dakika!) dedim. Burada bir iÅŸler dönüyordu. Filiz Akın kapağında önünde ayakta durduÄŸu bir tablonun olduÄŸu Türkçe baÅŸlıklı bir kitap okuyorsa demek ki o sırada bu Bonnard ülke sınırları içindeydi.

Artık duramazdım, neler olduÄŸunu öğrenmem gerekiyordu. Hemen kitabı Ä°nternet’te araÅŸtırdım. Nadir Kitap’ta satıldığını görünce de ısmarladım. Bir süre sonra kitap elimdeydi.

Önce size anladıklarımı anlatayım: 1969 yılında Resim ve Heykel Müzesi’nde XX. Yüzyıl Fransız Resim Sanatı adıyla bir sergi açılmış ve sergide Musee d’Art Moderne de la Ville de Paris’nin (Paris Modern Sanat Müzesi) koleksiyonundan bazı eserler sergilenmiÅŸ. Türkçe ve Fransızca, iki dil olarak hazırlanmış bu kitap da aslında serginin katalogu. Serginin düzenleniÅŸ tarihi sebebiyle Filiz Akın’ın sergiyi ziyareti sırasında görüntülendiÄŸi fotoÄŸraf da 1965 deÄŸil 1969 yılında çekilmiÅŸ olmalı.

Sergilenen tabloları incelerken bir yandan da aklımdan Musee d’Art Moderne de la Ville de Paris’e ne zaman gitsem ne kadar az eser sergilediklerini düşündüğüm geçti. Bu durumu daha önce baÅŸka yerlerde de fark etmiÅŸtim. Bilet kestikleri çok iyi sergiler düzenleyen ve kafesinin manzarası muhteÅŸem olduÄŸundan gitmiÅŸken bir ÅŸiÅŸe ÅŸarabı manzara eÅŸliÄŸinde bitirebileceÄŸiniz Paris Åžehri Modern Sanat Müzesi’ne “Madem elinizde bunlar var, niye sergilemiyorsunuz? Bedavasınız diye mi?” diye çıkışasım geldi.

“Bahar, gereksiz konuÅŸmaları kesip sergide kimlerin olduÄŸu konusuna geçer misin?” dediÄŸinizi duyar gibiyim (mesela babam çoktan demiÅŸtir). Haklısınız hemen geçiyorum. Sergide Emile Bernard, Marc Chagall, Juan Gris, Raul Dufy, Pablo Picasso, Amedeo Modigliani, Paul Signac, Henri Matisse, Edouard Vuillard, Felix Vallotton, Kees van Dongen, Marie Laurencin, Maurice Denis, Sonia ve Robert Delaunay, Francis Picabia, Fernand Leger gibi pek çok ressamın eserleri sergilenmiÅŸ. Dürüst olmak gerekirse ÅŸu anda böyle bir seçkinin Ä°stanbul’a getirebileceÄŸi ile ilgili büyük bir şüphem var. Ama eÄŸer getirilebilseydi ben de ekollerinin öncüleri olan asrımızın ve dünyaca şöhretli Fransız ressamlarının harika tablolarının asıllarını görme fırsatını bulduÄŸum için çok mutlu olurdum.

Sanırım konuÅŸulması gereken bir diÄŸer konu kitabın dönemin Türkçesi ile yazılmış olması (dönemin Türkçesi demem doÄŸru oldu mu?)  Sergiyi düzenleyenleri andıkları kısımda “Türk Åžeref Komitesi” ve “Serginin Artistik Komiseri” açıklamalarını görmek beni çok eÄŸlendirdi. Kitapta ayrıca sergideki ressamlarla ilgili alfabetik sırada çok kısa Türkçe/Fransızca bilgiler de vermiÅŸler. ÖrneÄŸin anti-kahramanım Felix Vallotton ile ilgili şöyle yazmışlar:

Ä°sviçre’de doÄŸan Vallotton, ressam eÄŸiliminin mukavemetine boyun eÄŸerek 17 yaşında Paris’e geliyor ve Fransız tabiiyetine geçiyor. Tahta üzerine gravür onu daha basit ve daha hür bir sanatı yapmaya mecbur ediyor ve akademik tesirlerden kurtuluyor. O, 1893’ten itibaren beraber sergilediÄŸi Nabi’ler Gurubunun tesirine kapılarak onlar gibi çaÄŸdaÅŸ sanat, edebiyat ve politika hayatının bütün hareketlerine katılıyor.

Mukavemete boyun eÄŸmek, Fransız tabiiyeti, tesirden kurtulmak… 50 senede kullandığımız ifadeler ne kadar deÄŸiÅŸmiÅŸ, deÄŸil mi?

Bilin bakalım Nabi’ler Gurubunun en karakteristik taktimcilerinden biri olan Edouard Vuillard’ın hangi eseri bu sergide sergilenmiÅŸ? Elbette “Felix Vallotton’un Portresi”. Åžimdiye kadar istemediyseniz eminim ÅŸimdi 1969’a ışınlanmak istemiÅŸsinizdir (Çünkü hepinizin bu portreyi benim kadar sevdiÄŸini biliyorum)

1969 Ä°stanbul’unda böyle bir sergi düzenlenmesi ne kadar özel bir durum olduÄŸunu düşünmekten kendimi alamıyorum. KeÅŸke ÅŸu anda serginin 2019’daki 50. yılı ÅŸerefine bir kere daha düzenlenmesi için birileri çalışıyor olsa.

Belki şehre bir sergi gelse, bir güzel orman olsa ve biz yine gülümsesek.

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

2 Yorum

  • Reply Koltukname 24/10/2017 at 09:13

    O zaman müthiş bir sergi önerisi: http://www.staedelmuseum.de/en/matisse-bonnard

    • Reply Bahar Malik 24/10/2017 at 14:27

      Ah biliyorum, ben Frankfurt’tan döndükten sonra açtılar sergiyi. Hatta Bonnard Müzesi’ne çemkirmiÅŸtim birazcık Twitter’da.

    Leave a Reply to Bahar Malik