* My mistakes were made for you – The last shadow puppets Çocukluğumun heyecancı dizilerini izler, Cary Grant ve Grace Kelly’nin üstü açık otomobillerinin arka koltuğunda onlarla birlikte Güney Fransa’nın sahillerinde turlar, James Bond’la maceradan maceraya koşar, Emre’nin herhangi bir hayretini “Anneciğiim”ine katılarak paylaşır, James Joyce’un üst katında dünyaya meydan okur, Davy Jones’da bomboş gözlerle …
Edgar Degas – Manet Standing Old boyfriends They look you up when they’re in town To see if they can still burn you down You fell in love you see With someone that I used to be
* Simurg’dayız. Birden, birisi koşarak içeri girip “İ.B. gelmiş” diyor. Mehmet Bey görmeye gitmek için ayaklanıyor. Bize dönüp, “Siz de gelsenize” diyor. Biz kalıyoruz. Mehmet Bey gidiyor. Seneler geçiyor. Biz gene kalıyoruz. Bu sefer İ.B. gidiyor. * Wristcutters: A Love Story İlk beş dakikasında büyüleniyorsun. Öyle geçiveriyor film. But now she’s dead Forever dead Forever …
* The perks of being a wallflower – Stephen Chbosky Romanla ilgili en büyük üzüntüm bittiğinde Charlie’den ayrılacak olacağımı düşünmek oldu belki de. Çünkü Charlie, örneğin her gün blog yazsa, her gün o blogu “ben neden onun gibi yazamıyorum?” diyerek takip edeceğim biri. Tanışmasam da, bir gün okuyamasam özleyeceğim; dahası “Bu Charlie ne yapıyor?” diye …
Egon Schiele Siz küçük adıyla mı çağırırsınız sessizliği Öyle mi, ya kim uyandırır sizde Bu sevişme dalgalarını, aşk seslerini Bak’ları, duy’ları, okşa’ları, evet’leri Hele bu elleri, ayakları bu Gözleri gözleri.
* Baykuşun Kareleri Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümü mezunlarının seçilmiş fotoğraflarının sergisi Pera Müzesi’nde. Miró Sergisi’nin de hala devam ettiği şu günlerde, Avrupa’daki minik ve de modern müzelerden esinlenerek kurulmuş gibi duran Pera’da turlamak hoş olabilir kanaatindeyim. * 24 Postcards in full color – Max Richter Albüm sahibi, “albüm değil, telefon zilleri için deneysel bir …
* Prospect Hummer – Animal Collective Ne zaman Collective’i özlesem, ne zaman Vashti’yi özlesem, ne zaman “Ne dinlesem?” diye duraklasam Prospect Hummer’a yönelirim. New Yorklu deneyselcilerin, İngiliz türkücüsü ile uyumu bir tek beni mi etkiliyor bilemiyorum ama takvimler Ekim’i gösterdiğinde ne kadar da çok seveni olduğunu ansızın öğreneceğime neredeyse eminim. O zamana kadar sessizce fısıldayalım: …
* Le Stropiat O mu olacak yoksa bu mu derken en ummadığım anda, birdenbire oluveren Magritte’im. Gördüğüm ilk orijinal Magritte. Hayatımdaki güzel anlardan birini bana yaşatan canım tablö hatta tablö picassö. * Golconde Rüyalarda müyalarda, Teksaslarda meksaslarda, bir yerlerde, mir yerlerde. Bir gün mutlaka. * Rufus Wainwright – Across The Universe Ne Rufus, ne Dakota, …
* “Be careful” Çok nazik, çok düşünceli, kaygılarını saklamayı başaran ve fakat -anlayana- çok etkili sessiz bir acı çığlığı. Umarım hiçbir zaman kurmam gerekmez, ama yine umarım ki kurmam gerektiğinde bu cümleyi kuracak kadar asil kalabilirim. “Dikkatli ol” Anlatamadım, denememiş gibi yapalım, sar başa… * One Year of Love – Stevie Ann Freddy yaşasaydı ne …
* Nina Simone – I saw her twice in concert. She was so great. She would be right in the middle of a song and then…you know, stop…and walk from the piano all the way to the edge of the stage. Like, really slowly. And she’d start talking to someone in the audience. “Oh, yeah, …
* Namecheck Şu sıralar Türk halkının aniden farkına varıp direkt sevişme olayına girdiği Rufus, Want’ında “I don’t want, no I really don’t want/To be John Lennon or Leonard Cohen/I just want to be my Dad” diyerek bir vuruşta üç namecheck birden yaparak şu karşıki kalbimizi dağlamaz mı? Dağlar. Onu bırak da Uzun Sarışınlar’ın You Could …
I live in the Twentieth Century and you lie here beside me. You were unhappy when you fell asleep. There was nothing I could do about it. I felt hopeless. Your face is so beautiful that I cannot stop to describe it, and there’s nothing I can do to make you happy while you sleep.