…
And we’re still making love In my secret life
And we’re still making love In my secret life
I’m a man’s man I’ve always been Make no mistake I invest in A woman’s heart It’s the watermark Of which I measure everything
* Maddie on Things Çünkü neden? Çünkü sabırla bakmaya devam eden herkes gibi sabırla bakmaya devam ederseniz sebebini anlayacaksınız. “A super serious project about dogs and physics”. Lütfen ciddiye alın. * So Long Marianne – Bill Callahan Çünkü neredeyse beğendiğim tek Cohen cover’ı olduğuna inandığım bir an oldu. Sonra diğerlerini de anımsadım.
* Hearts a Mess – Gotye Dinlerken kendimi ergenliğimi geçirdiğim odada “your heart’s a mess, you won’t admit to it” diye bağıra çağıra şarkı söylerken hayal ediyorum. Hearts a Mess bugünlere kadar ulaşmış o dönemin güzellerinden gibi. your heart’s a mess you won’t admit to it it makes no sense but I’m desperate to connect …
* Fishing with John Colin Firth’in ıslak gömlek sahnesiyle bile düzelmeyen moral bozukluklarına karşı etkili bir silah. Parlak gülümsemelerin kaynağı. John Lurie, bir itirafım var: Sen benim en sevdiğim abimsin. * Too Much to Ask – Arctic Monkeys Üzüldüğüne seviniyorsun ya. Çok garip.
* Painkiller – Turin Brakes Son zamanlarda duyduğum en güzel ergen şarkısı. Kendini eve kapattığın günlerde sürekli dinle ve bağırarak eşlik et. Kemerlerinizi bağlayın, hazırsanız gidiyoruz: Back to thirteen. Summer rain, praying someone feels the same Take the painkiller, cycle on your bicycle Leave all this misery behind
* Fil çok güzeldir. Alt dudak hafifçe bükülür, özneden sonra bir es verilir. Cümle tekrar tekrar söylenir. Tıpkı neden ağladığını soran eşe Yunanlar için gözyaşı döktüğünü açıklamak gibi. Hayat, bazen bir Brautigan romanı gibi. – Ne olmuş ki onlara? – Ölmüşler. * Elephants – Rachael Yamagata And how dare that you send me that card …
* Shakespearvari, ön-raffaelocu halleriyle günün çıplağı bu kadındır. Nieuwenhuijs’in yarattığı atmosferi takdir etmemek elde değil. Devamını dilerim. * Anywhere I lay my head – Scarlett Johansson Bir haftadır, ilk dinlediğimde gelenekçi bir star hayranı olarak kaldıramayıp redettiğim bu şarkıyı dinlemek isterken buluyorum kendimi. Belki de Johansson’ı Johansson olarak değerlendirip yorumunu bambaşka bir platformda ele almalıydım. …
* Edward Hopper Hadi sözümüzü tutalım. Fry‘ın cümlelerini temel alarak Edward Hopper ile ilişkimin bu tespit gibi bir şey olduğunu söylesem bilmem beni yadırgar mısınız? Hopper ile yaşadığım tek taraflı ve gereksiz derin ilişkinin bana onun hakkında duyduğum herhangi bir genellemeye “Nerden belli?” diye sorma hakkı verdiğine inanıyorum. Bu kadar seviştiğim bir adamı ve bu …
* Dear Science – TV on the Radio Vay be! Bazıları seni hiç hayal kırıklığına uğratmıyor. Bu harika bir şey. Tam “bu son” derken 2008 yeni bir güzellikle geliveriyor kaptan. Bak gene geldi, üstelik bu seferki çok başka. Sakın kaçırma. “This is beginning to feel like the dawn of a loser forever” * My mistakes …
* My mistakes were made for you – The last shadow puppets Çocukluğumun heyecancı dizilerini izler, Cary Grant ve Grace Kelly’nin üstü açık otomobillerinin arka koltuğunda onlarla birlikte Güney Fransa’nın sahillerinde turlar, James Bond’la maceradan maceraya koşar, Emre’nin herhangi bir hayretini “Anneciğiim”ine katılarak paylaşır, James Joyce’un üst katında dünyaya meydan okur, Davy Jones’da bomboş gözlerle …
* The perks of being a wallflower – Stephen Chbosky Romanla ilgili en büyük üzüntüm bittiğinde Charlie’den ayrılacak olacağımı düşünmek oldu belki de. Çünkü Charlie, örneğin her gün blog yazsa, her gün o blogu “ben neden onun gibi yazamıyorum?” diyerek takip edeceğim biri. Tanışmasam da, bir gün okuyamasam özleyeceğim; dahası “Bu Charlie ne yapıyor?” diye …