Uyumadan geçirdiğim dün gecenin birkaç saatinde House of Meetings’in sondan bir önceki bölümünü iki üç kez daha okudum. Daha sonra sevdiğim bölümlerinin üzerinden geçtim. Kitabın bu kadar ensesindeyim çünkü Sovyet kamplarının sıkışmışlığı ve vahşetinde geçen bir romanı kendi yaşamımla ve hissettiklerimle nasıl bu kadar özdeşleştirebildiğimi anlayabilmek istiyorum.
“House of Meetings’te Martin Amis bence benden esinlenmiş” (Nokta satırbaşı).