Proje: David Lodge

12. hafta: Woolf ve bilinç akışı

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

“Bilinç akışı (stream of consciousness) terimini cümle içinde ilk kullanan Henry James’in psikolog aÄŸabeyi William James olmuÅŸ. Bak bunu bilmiyordum, ilginçmiÅŸ” yazmışım her yerde yanımda dolaÅŸtırdığım için iyice buruÅŸan sarı not kağıdına.

Düzyazıda bilinç akışı temelde iki farklı yöntemle yapılabiliyor. Bunlardan ilki yazarının birinci tekil ÅŸahıs kullanarak dünyaya seslendiÄŸi ve tam da bu sebepten cümlelerine “Ben…” diyerek baÅŸladığı iç monolog kullanımıdır. Ä°kincisinde ise daha dolambaçlı bir yol izlenir. Üçüncü tekil ÅŸahıs ve geçmiÅŸ zaman kiplerinin tercih edildiÄŸi, rapor verir tarzda bir anlatımın benimsendiÄŸi bu yöntemin kökleri latif hanımefendi Jane Austen’e kadar uzansa da doruÄŸa Virginia Woolf, James Joyce, Dorothy Richardson gibi isimlerle çıkmıştır. Kelime seçimlerinin karakterlere uygun ÅŸekilde yapıldığı bu yolda “düşündü”, “merak etti”, “kendi kendine sordu” gibi bazı yüklemler bilinçli bir ÅŸekilde yazıdan çıkartılır.

Mrs. Dalloway ile okuyucunun ilk karşılaÅŸması Woolf’un 1915 yılında yayımlanan The Voyage Out (Dışa Yolculuk) isimli romanıyla oldu. Woolf, Britanya üst sınıfından Mrs. Dalloway ve eÅŸini satirik bir anlatımla bizlerle tanıştırmıştı. Mrs. Dalloway yazarın ilk romanındaki yan karakterlerden biriyken dördüncü romanda bizzat esas kahraman statüsüne eriÅŸti.

Kitap, “Mrs. Dalloway said she would buy the flowers herself” cümlesi ile açılıyor. Bizler Mrs. Dalloway’in kim olduÄŸunu ya da neden çiçek alması gerektiÄŸini bilmiyoruz. Süregelen bir yaÅŸamın içine herhangi bir noktasından böylece girivermiÅŸ oluyoruz. Derken ikinci cümle geliyor: “For Lucy had her work cut out for her”. Bu cümleyle anlatılanın kadının kafasından geçenler olduÄŸunu anlıyoruz. Ãœstelik iki önceki paragrafta bahsettiÄŸim yüklem kesintisinin de baÅŸarılı bir ÅŸekilde uygulanmış olduÄŸu dikkatimizden kaçmıyor (deÄŸil mi? Lucy’nin iÅŸlerinin sıraya konulduÄŸunu düşünen Mrs. Dalloway’in kendisi. Oysa ortalıkta “Lucy’nin iÅŸleri sıraya konmuÅŸtu zaten diye düşündü Mrs. Dalloway” gibi bir cümle yok). Ayrıca, “cut out for her” tam da Mrs. Dalloway’in düşünebileceÄŸi ve kurabileceÄŸi bir cümle olduÄŸundan bir diÄŸer ÅŸart olan karakterin aÄŸzından konuÅŸmanın da saÄŸlandığını görmek bize mutluluk veriyor. “And then thought Clarissa Dalloway, what a morning – fresh as if issued to children on a beach. What a lark! What a plunge!” ile kahramanımızın tam adını öğrenmiÅŸ oluyoruz. Clarissa, havanın güzelliÄŸini sahildeki çocukların tazeliÄŸine benzetiyor ilkin. Sahildeki çocuklar ise ona on sekiz yaşında yaÅŸadığı tatilleri anımsatıyor ve düşünceler birbirini kovalamaya baÅŸlıyor.

Bilinç akışı konusuyla ilgili söylemek istediÄŸim son bir ÅŸey daha var. Mrs. Dalloway’i okurken ÅŸunu düşündüm: EÄŸer iç monolog kullanılsa ve tüm bu cümleler birinci tekille kurulsa roman o kadar doÄŸal olmayan bir hale dönüşürdü ki okuyucusunda asla bu etkiyi uyandıramazdı.

Haftaya D. H. Lawrence’ın Women in Love’ı var. Kabul edin, Lawrence okumanın zamanı gelmiÅŸti artık. Projeyi önce Emre’nin tam da projeyle ilgili konuÅŸmamızın üzerine ödünç verdiÄŸi kitaplar ve dahası Carson McCullers’ın muazzam güneyli gotik tarzıyla aldattığıma dair bazı dedikodular çıkmış. Åžunu söylemek isterim ki konu Carson McCullers olunca gerisi teferruattır. Ben deÄŸil, The Art of Fiction’da McCullers’a yer vermeyerek beni bu yola sokan Lodge utansın.

* Resimleri Woolf’a uygun seçmeye çalıştım. OlmuÅŸ gibiyse iki kere göz kırpın.

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

3 Yorum

  • Reply Cetin Bey 25/06/2010 at 04:07

    Bu yaziyi okuyunca fark ettim ki King amca bu bilinc akisi isini cok iyi kullaniyor. Her konuyu bir kenarindan King’e baglayip hakkinda uzun sure konusabilirim (tamamen anlamsiz bir sekilde her konuyu ona baglayip uzun sure hakkinda konusabilecegim ikinci isim Roy Scheider) ama bu sefer oyle yapmiyorum. King cidden bu konuda iyi. Ilginc olan sey King’in bu isi en iyi yaptigi romanlarin aslinda edebi acidan daha zayif kabul edilen 70’ler sonu ve 80’ler doneminde yazdigi ucuzumsu korku romanlari olmasi.

    Kendimi durduruyorum, daha fazla konusmuyorum.

    • Reply bahar malik 26/06/2010 at 15:13

      OkuduÄŸum King romanlarının yazarın hangi dönemine bile denk geldiÄŸini bilmeyecek cehaletteyim (farkındasındır). Senin ise konuya fazlasıyla (ve hatta gereÄŸinden çok) hakim olduÄŸunu bildiÄŸimden gönül rahatlığıyla “vee iÅŸte uzman görüşü dinlediniz sayın seyirciler” diyebilirim.

      Öte yandan göz kırpmamış olmana çok bozuldum. Emeğe biraz saygı dostum. Bu kadar mı zor?

  • Reply cetin bey 30/06/2010 at 07:22

    ;) ;) ;) ;) ;) ;)

    fazlasiyla olmus bence

  • Leave a Reply to Cetin Bey