Merhabeyn, ben geldim. Korona günlerinde müthiş bir paylaşımla aranızdayım. Gittiğim sergilerde kendi kendime aldığım notları kamuoyu ile paylaşmaya hiç utanmadan devam ediyorum. Brüksel’de müze ziyaretlerim sırasındaki atıp tutmalarımı burada yayınlayarak kendimi küçük düşürmemin ardından şimdi de Getty Müzesi‘ndeki Manet ve Modern Güzellik sergisi ziyaret notlarımı paylaşıyorum ki insan içine zaten çıkamadığımız bugünlerde iyice insan içine çıkamayacak duruma geleyim. Hazırsanız başlayalım.
“How will we last here through the winter?”
Geçen haftalarda Brüksel’e tekrar yolum düşünce uzun süredir hiçbir müzesine girmediğim bu şehrin müzelerinin yeni bir ziyareti hak ettiklerine karar verip bir günümü bu işe ayırdım.
Aslında çok müzesi varmış gibi göstermeye çalışan ama tek bir müzesi olan Brüksel şehrinin bu tek müzesinde eşyalarımı vestiyere bırakırken not defterimi ve kalemimi de çantada unutmam üzerine hayatımda ilk kez telefonuma not aldım. Müzelerde aldığım notları kendim için önemsiyorum. Daha önce müzelerde yazdıklarımı o günlerdeki ruh durumum ve düşünce yapımı görebilmek için sonrasında okuduğum çok oldu. Bu sayıklamaların başkalarına bir şey ifade etmeyeceğinin de farkındayım. Neyse uzatmayayım, öyle oldu böyle oldu derken “madem notlar dijital ortamda, hiç utanması sıkılması olmayan bir insan olarak bu kalitesiz ve hadsiz notları neden yayımlamıyorum?” düşüncesi kafama yerleşti. Bu konuyu Instagram’da arkadaşlarıma danıştım. Beni gerçekten seven ve kendimi küçük düşürmemi istemeyen üç/dört tanesi haricindeki herkes “tabii paylaş Baharcığım ki seninle biraz dalga geçelim” dediler. Ben iyice cesaretlendim. Yayımladığıma pişman olacağım aşağıdaki notlar böylece burada yerini aldı. Her şeyin hayırlısı diyor ve size şimdiden esenlikler diliyorum.
“It’s like, you’re living in the 20th century.”
“TW kendince yazının özünün, ne biçim ne de kullanım olduğunu, yalnızca bir beden hareketi, yazının sürüp gitmesine izin vererek onu üreten hareket olduğunu söyler: Bir mürekkep lekesi, nerdeyse bir boya lekesi, bir özensizlik. Karşılaştırma yaparak düşünelim. Bir pantolonun özü (eğer bir özü varsa) nedir? Elbette, büyük mağazaların tezgâhlarındaki aprelenmiş ve ütüsü üzerinde olan bir nesneden değil de; daha çok, yorulmuş, tembel, duyarsız bir oğlan çocuğunun üstünü çıkarırken dikkatsizce elinden yere düşmüş yerdeki bu kumaş yığınından söz ediyoruz. Bir nesnenin özü, bozulmasıyla bir çeşit ilişki içindedir: İlle de onu kullandıktan sonra kalan şey değildir bu, kullanım dışına atılan şeydir. TW’nin yazılarında da aynı şey vardır. Bunlar bir tembelliğin, dolayısıyla aşırı bir zarafetin artıklarıdır; tıpkı güçlü bir erotik eylem olan yazıdan geriye aşkın yorgunluğunun kalması gibi: Kâğıdın bir köşesine düşmüş bu giysi. “
– Roland Barthes
Çevirenler: Ayşenaz Koş – Ömer Albayrak