Sanat üstüne, Seyahat

Müzede

Geçen haftalarda Brüksel’e tekrar yolum düşünce uzun süredir hiçbir müzesine girmediğim bu şehrin müzelerinin yeni bir ziyareti hak ettiklerine karar verip bir günümü bu işe ayırdım.

Aslında çok müzesi varmış gibi göstermeye çalışan ama tek bir müzesi olan Brüksel şehrinin bu tek müzesinde eşyalarımı vestiyere bırakırken not defterimi ve kalemimi de çantada unutmam üzerine hayatımda ilk kez telefonuma not aldım. Müzelerde aldığım notları kendim için önemsiyorum. Daha önce müzelerde yazdıklarımı o günlerdeki ruh durumum ve düşünce yapımı görebilmek için sonrasında okuduğum çok oldu. Bu sayıklamaların başkalarına bir şey ifade etmeyeceğinin de farkındayım. Neyse uzatmayayım, öyle oldu böyle oldu derken “madem notlar dijital ortamda, hiç utanması sıkılması olmayan bir insan olarak bu kalitesiz ve hadsiz notları neden yayımlamıyorum?” düşüncesi kafama yerleşti. Bu konuyu Instagram’da arkadaşlarıma danıştım. Beni gerçekten seven ve kendimi küçük düşürmemi istemeyen üç/dört tanesi haricindeki herkes “tabii paylaş Baharcığım ki seninle biraz dalga geçelim” dediler. Ben iyice cesaretlendim. Yayımladığıma pişman olacağım aşağıdaki notlar böylece burada yerini aldı. Her şeyin hayırlısı diyor ve size şimdiden esenlikler diliyorum.

Başlamadan önce: Cümleleri not aldığım hâliyle bıraktım, hiçbir düzeltme yapmadım. Fotoğraflar için ayrıca özür dilerim, sadece ileride hatırlamak için çekmiştim, biraz düzenlemeye çalıştım ama bir etkisi olmadı :) Normalde Güzelonlu’da sizler için ekstra açıklamalar yazıyorum ama müzede aldığım notları paylaştığım bir yazıda böyle bir şey yapmak istemedim. Anlamadığınız bir konu olursa lütfen Google Hanım’a danışın.

Müzede…

  • Müzelerde hiç kimseyi cool bulmam. Müzelerde ben hariç her insan eziyettir, önümde engeldir.
  • Müzeye girerken beni “yine” kazıklamamaları için taleplerimi çok açık dile getirdim. Old Masters, Siècle (kadın aksanıma hasta oldu bence), tüm Ensor’ları görmek istiyorum. No Magritte, no Dali. Plus if you have any Bruegel-related additional exhibition, I wanna visit it, too. Kadının Magritte’e girmememe alınıp “aaa niye?” diye sorması olasılığına karşı hazırladığım “neden artık Magritte görmek istemiyorum?” isimli konuşmamı maalesef yapamadım. Çünkü sormadı.
  • İçerideyim. Belçikalıların Rogier van der Weyden’larını da pazarlayamamalarına hiç şaşırmadım.
  • Hatırladım sonunda bu müzeyi. Şimdi oldu.
  • Weyden’lı ikinci oda 🤷‍♀️ Pazarlasanıza şu adamı.
  • Yalnız Weyden kadar teknik olarak hiçbir şey çizmeyi beceremeyen ama acıyı sana iliklerine kadar hissettiren başka ressam yok bence. 
  • İki tane Bosch’ları var. Biri triptik. Bakın bundan Rijsk’ta yok mesela. Başka müzeye de gitsem sana laf sokarım Rijks. Seni öyle sevmiyorum ki Rijks.
  • Hieronymus Bosch: “Son iki bin senenin en çok konuşulan olayı gerçekleştiğinde 20 metre ötedeydin ve ne yapıyordun?” diye sorduklarında “ya biz yürüyorduk, hiç bir şey görmedik” diyecek karakterlerin yaratıcısı. 
  • Adriaen Isenbrant’ın da sanat tarihinde yerini alması da bilmiyorum, biraz şey değil mi? 
  • Dört tane de Lucas Cranach’ları var.
  • Siz hangi Bruegel’leri Bruegel’den sayıyorsunuz? Benim için tek Bruegel yaşlı olan.
  • Sorun çıkarmak için sormuyorum ama sizin nasıl hiç Gericault’nuz olmaz? Nasıl olmaz ya? Sen royal müzesin. Ghent kim ya? Ara, göndersinler ellerinde ne varsa.
  • Fransız taşra müzesi vibe’ı alırken birden karşına dev Rubens’leri çıkaran müze.
  • Bu kızla içmeye gidip bütün geceyi üzenlerden konuşarak geçirelim istiyorum.
  • Tarih boyunca ne kadar çok sayıda kötü sanat eseri yaratılmış. Peki siz neden bunların çoğunu toplayıp bir kanadınıza yerleştirme gereği duydunuz? 
  • Bu David Teniers’lar da iki taneymiş 😱 Ben bunlardan birini sevdiydim ama hangisini sevdiydim acaba? Belki ikisini de sevdim. Benim işim belli olmaz. Louvre’daki ayrı Teniers odaları şimdi anlam kazandı. Bu adam(lar) beni her müzede şaşırtmayı başarıp sonra kendisini unutturmayı başarıyor. En iyisi gene unutayım.
  • Keşke tarihte Jan Bruegel diye bir Bruegel hiç olmasa.
  • Contemporary’deki İspanyol sanatçı ile karşılaştırma fotoğrafı.
  • Bana hep böyle klas odalarla gelsen benim hiç sesim çıkmaz Royal Museums of Fine Arts of Belgium.
  • Doğa anamız 🙄
  • Ne demiş atalarımız? Gideyim de biraz Ensor göreyim, içim şişti.
  • Bu Siecle kısmı iyiymiş ama Macar realistlere ayıp olmasın diye çok da övmeyeceğim. 
  • Hermens senin Manet’den aşırdıkların benim gözümden kaçmaz. Gözüm üstünde Hermens. Seni yakarım Hermens.
  • Ya bu Siecle biraz da acıklıymış çünkü bir dönem öncenin Paris’ine bu kadar yakın olmak da esinlenmeyi falan geçtim direkt kopyalamaya çevirmiş olayı.
  • Uzaktan görüp bir an “oha artık o dönemde bu Van Gogh’ları da görmüş olamazlar, bu nasıl benzerlik?” diyordum ki Van Gogh’muş zaten. Bu Siecle kısmından o kadar umudum yoktu ki Van Gogh görmek şaşırttı. Siz hayırdır Belçika kraliyet ailesi?
  • Püüü allaaacızırtınızı versin üç katı bu Ensor için mi indim?
  • Şaka şaka… Ensor’lar muazzam.
  • Bu aşağıdaki Ensor’u şu kayalardan düşüp ölen rahmetli İsviçreli ressamla karşılaştırmak lazım. Ensor’un groteskliğinin masalsılığı ile ismi neydi unuttumun groteskliğinin acımasızlığı dönemsel ve politik olarak bile değerlendirilebilir bence.
  • James Bey, rica etsem şuracığa düşen kalbimi bana geri uzatır mısınız?
  • Ay ay ay müzenin umulmadık derinliklerinde birden karşımıza bir Bonnard çıkıyor ve tüm neşemizi yerine getiriyor. Valla bu zevksizlikle bu kadar güzel bir Bonnard’ı nasıl almışlar biraz şaşkınım.
  • Normalde Daubigny’lerini beğenmezdim ama ne zaman bir Daubigny beğenmesem İstanbul Resim Heykel’deki Daubigny aklıma geliyor. Hayatta bu kadar güzel Daubigny’ler varken İstanbul’dakinin o kadar da güzel olmamasına üzülüyorum. Şimdi birazcık Van Gogh Müzesi’nin Daubigny’sini düşüneyim. Bir de geçenlerde nerede bir Daubigny görüp ölecek gibi olmuştum biraz da onu düşüneyim.
  • Hakem Bey artık bu müzeyi bitirseniz mi Hakem Bey? Daha kaç kat ineceğiz Hakem Bey? Yorulduk Hakem Bey.
  • Léon Spilliaert hakkında o kadar üzgünüm ki bu konu hakkında konuşmak bile beni üzüyor. Sen niye böyle çıktın Spilliaert?
  • Franz von Stuck’a bu portreyi yaptıran motivasyonu çok merak ediyorum. Dönemin Münih’inde hayallerimizin çok ötesinde bir uyuşturucu ortamı varmış bence.
  • Hiç bitmeyecekmiş gibi madenlere indiğimiz müze birden bitti. Son katta artık tek başınaydım.
Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

3 Yorum

  • Reply Hakan 29/10/2019 at 09:25

    Müzeleri de iyi olsa zaten Brüksel şahane şehir. Monk’a gittin mi, Monk’a?

    • Reply guzelonlu 29/10/2019 at 09:50

      Gittim, üç kere falan ☺️☺️

  • Reply halil ateş 13/11/2019 at 10:09

    bu yazım stili çok daha iyi olmuş, sıcak geldi bana, resimlerin yanı sıra mekanın havasını da solumuş olmak mutluluk verici.

  • Yorum yazın