Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Ford Madox Ford, dünyaya Ford Hermann Hueffer olarak gözlerini açmış. 45 yaşına geldiÄŸinde büyük babası ön-raffaelocu ressam Ford Madox Brown’u da onurlandırmak adına ismini deÄŸiÅŸtirmesi benim kendisine yakınlık duymamı saÄŸlamadı dersem yalan olur. Brown‘u tanıyor olmama raÄŸmen bugüne kadar torununun ismini hiç duymamıştım. Böylece Lodge’ın bana kazandırdığı ilk ÅŸey Ford oldu.
Ford, The Good Soldier‘ı Birinci Dünya Savaşı baÅŸladığı dönemde tamamlamış ve yazarın aklındaki son ÅŸey eserini Ä°yi Asker olarak adlandırmakmış. Kitabın yayıncısı Saddest Story isimli bir romanın büyük buhran yaÅŸanan o günlerde iyi satış yapmayacağından fazlasıyla endiÅŸeli olduÄŸundan yazar üstünde baskı kurmuÅŸ. Yayıncının çektiÄŸi son telgrafta yazanlara bir hayli sinirlenen Ford, cevap olarak “oldu olacak romanın ismini Ä°yi Asker koyalım.” gibi ironi dolu bir cevap yazınca yayıncı bu mesajdaki ironiyi umursamamış ve kitabı bu isimle basmış. Yazar, savaÅŸ sonrasında romanın ismini deÄŸiÅŸtirmeye uÄŸraÅŸsa da artık bunun için çok geçmiÅŸ. Bu açıklamadan sonra ne kadar ÅŸaşırırsınız bilmiyorum ama bir noktayı açıklamama izin verin lütfen: Roman savaÅŸ ya da askerlerle ilgili deÄŸil.
Kimilerinin Ä°ngilizce yazılmış en iyi Fransız romanı ilan ettiÄŸi Ä°yi Asker‘le ilgili bir ÅŸey daha söyleyeceÄŸim: Çok sıkı bir roman. Neyle karşılaÅŸacağımı bilmeden baÅŸladığım için yazarın her inceliÄŸinde biraz daha fazla ÅŸaşırdım. Ä°lk sayfalarda, kronolojik olmayan (ve gizli bir keyif veren) geri dönüşlerin/flashback’lerin etkisiyle L’Année Dernière à Marienbad benzeri bir hikâyeyle karşı karşıya olduÄŸumu sandım. Ama kısa bir süre sonra yanıldığımı anladım. Ford bize bir bilmece sunmamıştı. Sadece duyabileceÄŸiniz en acıklı öykü, olabilecek en yalın haliyle paylaşılıyordu. Size tuhaf gelebilir ama romanı bitirdiÄŸimde en çok nesini sevdiÄŸimi biliyordum: Tarafsızlığını. Tüm olanlar bir ahlak sorunu haline getirilmeden, okuyucuya taraf olma ÅŸansını tanımadan anlatılmış. Son zamanlarda insanların “dünyamın dışındaki kötülük” ve “görünmeyen kötülüğü reddetme” algılarıyla ilgili sık sık düşündüğüm için Ä°yi Asker’i bu düşüncelerin ekseninde konumlandırmam çok kolay oldu.
Romanın baÅŸlangıç cümlesi olan “This is the saddest story that I have ever heard” (DuyduÄŸum en acıklı öykü bu) edebiyat dünyasının kültleÅŸmiÅŸ baÅŸlangıç cümlelerinden biri. Tıpkı “Call me Ishmael” gibi. Lodge’ın bir romanın baÅŸlangıç kısmını anlattığı yazısındaki örnek iki romandan biri olmasının sebebi de bu. Bu iddialı baÅŸlangıç okuyucuda ilgi uyandırıyor. Devamında söyledikleriyle de satırların yazarının kim olduÄŸunu merak etmeye baÅŸlıyorsunuz ve böylece roman sizi yavaşça içine alıyor.
Bu haftanın ikinci kitabı olan Emma‘nın tamamını okumadım (daha önce iki kez okumuÅŸtum). Gene de Lodge’ın makalesine baÅŸlamadan önce ilk 40 sayfayı gözden geçirdim. Romanı fazla sevmeme sebebim Emma karakterini sevmememde yatar. Tüm okuma sürecinde kızın fazlasıyla bilmiÅŸ ve aynı oranda alık hallerinin tıpkı benim gibi pek çok okuyucunun da sabrını zorladığına eminim. Oysa Lodge diyor ki: Austen sizi tam da buna hazırlıyor. Hala neden bu kadar tepkilisiniz? Jane Austen, romanın baÅŸlangıcını Emma’nın neden bu halde olduÄŸunu anlatmaya ayırmıştır. Bu kızın annesi çok küçük yaÅŸta ölmüştür. Onu çok seven bakıcısıyla büyümüştür. Anne ÅŸefkatini görse bile anne otoritesiyle karşılaÅŸmamıştır. Çok genç yaÅŸta evin hanımı olarak kabul edilmeye baÅŸlanmıştır. Bu kızın kendinden emin hali, onun kendinden emin olmasını bekleyenlerin yarattığı bir sonuçtur. Düşünecek olursanız çok gençtir ve bu da onun farkındasızlığının tek sebebidir. Austen’in kız için “beautiful” ya da “nice” yerine “handsome” sıfatını kullanmış olması da gene amacına hizmet etmektedir.
Romana pek çok farklı ÅŸekilde baÅŸlanabilir. Bir yazar çoÄŸunlukla, romanına ilk olarak baÅŸlangıç kısmını yazarak baÅŸlamaz. Fakat okuyucular o bölümle baÅŸlar. “Peki baÅŸlangıç ne zaman biter?” sorusuna ise şöyle cevap veriyor Lodge: Okuyucunun gerçek dünyadan tamamen ayrılarak yazarın yarattığı dünyaya geçtiÄŸi an romanın baÅŸlangıç bölümü görevini tamamlamış demektir.
Böylece ilk haftayı tamamladım. Gelecek hafta F. Scott Fitzgerald’ın Tender is the Night‘ını ve The Art of Fiction‘ın Lists isimli bölümünü okuyacağım. Tercihim bilinçli olarak nispeten kolay eserlerden biri oldu. Birkaç hafta beni mazur görün. Eve tuÄŸla gibi kitaplar geldikçe yaÅŸadığım paniÄŸi tahmin bile edemezsiniz.
Hiç yorum yok