Tüm katkılarıyla

Bahar Malik

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

Hafta ortası

Sonunda sessiz kumsalların, yeşil parkların, sıcak gecelerin, sarı tarlaların ve kocaman karpuzların yazı geldi. En sevdiğim dördüncü mevsimin bu ilk günlerinde sizinle bazı linkler paylaşmak isterim.

* Çok harika: Ingmar Bergman Universe

* Özellikle ilk fotoğraf hoşuma gitti: Behind the Scenes Photos of Famous Art Being Installed

* “Yes it does feel the same” (Oh!)

* Biraz da aristokratları röntgenleyelim. (Buna ne diyorsunuz?)

* Londra’da geçen filmler maratonundan sonra Bruges’de geçen filmler 100 metre koÅŸusu düzenlemeyi düşünüyorum.

* Bakanel’in yazdığı çoÄŸu ÅŸeye hak veriyorum (Neye hak vermediÄŸimi bilmiyorum sadece açık kapı bırakmak istedim).

* Buna birazcık güldüm.

* Çoğunuzun berberi okumadığının farkındayım. Ama bu videoyu kaçırmanızı istemiyorum.

* Madem yaz geldi o halde:

For whatever we lose (like a you or a me)
it’s always ourselves we find in the sea

Hepinize iyi yazlar. Umarım en yakın zamanda tekrar görüşürüz.

Kitaplar

Yeni kitaplar


Uzun zaman sonra bazı iÅŸlerden ötürü dışarı çıkınca büyükçe bir kitapçıyı da dolaÅŸma fırsatı buldum ve birçok güzel kitabın Türkçe’ye çevrildiÄŸini bu sayede gördüm. Katılır mısınız bilmiyorum ama ben sevdiÄŸim yazarların kitapları veya artık klasik sayılabilecek eserler Türkçe’ye çevrildiklerinde çok seviniyorum. Çünkü böylece çevremdeki daha çok insan onları okuma imkanına sahip olacakmış gibi hissediyorum. Türkiye’deki talebin fazla olduÄŸu görüşünü yaymak için de bu tarz kitapları gördüğümde satın alıyorum. Gerçi bazıları “Her ay aynı kitaptan bir tane daha alırsan yazarların daha çok eserini çevirir ve basarlar” diye dalga geçiyor ama bu yorumlar yüzünden yaptığımdan vazgeçeceÄŸimi sanıyorsanız elbette ki yanılıyorsunuz.

Bu sefer satın aldığım kitaplar Özgürlük (Jonathan Franzen), Solar (Ian McEwan), Nabız (Julian Barnes), Howards End (E. M. Forster), Mutfaktaki Tarifbaz (Julian Barnes), Hayalperestler (Patti Smith), Lütfen Sessiz Olur Musun, Lütfen? (Raymond Carver) ve Daniel Martin (John Fowles) oldu. OKUMAYA DEVAM EDİN

Günlerin getirdikleri, Sinema

Ä°kinci film maratonu

Ä°lk film maratonumun ardından ikincisine dair güzel planlar yapmıştım. BitiremediÄŸim 2011 filmlerini tamamlamak ve bir arkadaşımın Mubi’deki favori filmlerini izlemek gibi amaçlarım vardı. Günler hızlı (ve yoÄŸun) bir ÅŸekilde geçerken bunların hiçbirini gerçekleÅŸtiremedim. Bu haftasonu aniden aklıma Londra’da geçen filmleri toplu halde izleme fikri düştü. Kısa bir araÅŸtırmadan sonra bu yeni maraton fikrimin en büyük dezavantajını fark ettim: Londra merkezli birçok filmi zaten izlemiÅŸtim.

Gene de vazgeçmedim ve kendime dokuz filmlik kısa bir liste hazırladım. Bu filmlerin yedisini hiç izlemedim. Bir tanesini tekrar izlemek istediÄŸim için diÄŸerini ise Patrick Marber’in yazdığı esere bir ÅŸans daha vermek için listeye ekledim. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

ve bu hafta

Rembrandt’a bakarken (2012)

Bu hafta da Internet’i okumayıp resimlerine bakmaya devam etmeye ne dersiniz? Hem belki arada hoÅŸuma giden birkaç ayrıntıyı da paylaşırım.

* Oh Brian Ferry. Bunu nasıl unutmuşum?

* Şehre Goya gelirse hiç durmam heyecanlanırım. Siz de heyecanlanın ve hemen şimdi ziyaret edin!

* Hâlâ 1990’ı on sene öncesi sananlardanım. Ä°ÅŸte olmadığına dair o kanıt.

* En iyi arkadaÅŸlarımız kitaplardır! Ben de en iyi arkadaşımla Mad Men’i konuÅŸmayı çok seviyorum.

* Bir haftadır tekrar tekrar ÅŸu fotoÄŸraflara bakıyorum. Özellikle de buna. Çünkü hepinizin bildiÄŸi gibi “fil çok güzeldir“.

* Neden bu filmi izlemek istiyorum ki?

* Lütfen uyuşturucu kullanmayın.

* Katılıyor ve arttırıyorum.

* En çok hangi filmleri merak ediyorsunuz?

“YaÅŸasın PerÅŸembe!” diyerek linklerime son veriyorum. Åžunun ÅŸurasında Cumaya ne kaldı ama deÄŸil mi?

Belki de faydalı bilgiler, Fotoğraf çektim, Seyahat

Paris’te Ä°ngilizce kitap alışveriÅŸi

12.10.2014 – Zorunlu Güncelleme: AÅŸağıdaki satırları 2012’de yazdım. Bu yazının ardından bazı arkadaÅŸlarım diÄŸer ÅŸehirlerdeki kitabevleriyle ilgili de benzer listeler hazırlamamı istediler. Ancak bu istekleri reddettim çünkü bir kitabevinin ne kadar daha yerinde kalabileceÄŸini bilmediÄŸimiz günler yaşıyoruz ve ben böyle bir yazının sürekliliÄŸi için çok az ÅŸehre güveniyorum. Paris bu ÅŸehirlerden biriydi. Aradan geçen seneler bana yanıldığımı gösterdi. Ä°lk olarak boÅŸluÄŸu hissedilen Village Voice, ardından Tea and Tattered Pages kapandı. Bu seferki Paris ziyaretimde ise The Red Wheelbarrow’un yerinde olmadığını görüp üzüldüm. Ayrıca San Francisco Book Co. ÅŸu an için yerinde durmasına raÄŸmen fotoÄŸraflarında görebileceÄŸiniz tabelasının indirilmiÅŸ olması o kitabevi için de tehlikeli çanlarının çaldığının bir göstergesi.

Her ÅŸeye raÄŸmen bu yazıyı kaldırmayacağım. Artık faydalı olmasından ziyade nostaljik deÄŸer taşıyor. Galignani, Shakespeare and Co., WH Smith ve San Francisco Book Co.’ya uzun ömürler diliyorum.

Tanıyanlar bilir, alışveriÅŸ benim için ancak çok zorunda kaldığımda yaptığım, o zaman bile katlanamadığım bir etkinliktir. Bunun tek istisnası ise kitap almak ve dolayısıyla kitabevlerini dolaÅŸmaktır. Geçen seneki Paris ziyaretimizde de bir günü ÅŸehrin Ä°ngilizce kitap satan kitapçılarını gezerek geçirmeye karar vermiÅŸtik. Paris’te yapmayı en sevdiÄŸim ÅŸey “aylaklık” olduÄŸundan turu tamamlamam birkaç günümü aldı ama konumuz bu olmadığı için detayların üzerinde durmayalım. Bu kitabevlerinden birinde karşılaşıp bir süre sohbet ettiÄŸimiz Türk beyefendi baÅŸka hangi kitabevlerine gidebileceÄŸini sorup elimizdeki diÄŸer adresleri de isteyince “kimbilir belki baÅŸkalarının da iÅŸine yarayacak bir bilgidir” diyerek blog’da yazmayı düşünmüştüm. Eh, benim tüm coÄŸrafyaya yayılmış evrensel aylaklığımı düşünecek olursanız bugün yazıyor olmam bile büyük baÅŸarı sayılır, deÄŸil mi? OKUMAYA DEVAM EDÄ°N