Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Garip adamlar

Garip adamlar, Sanat üstüne

Vilhelm Hammershøi: En sevdiğim Danimarkalı

vilhelm hammershoi

Yukarıda fotoÄŸrafını gördüğünüz ince yüzlü, aklından geçen hinlikleri açıklayamayacak kadar utangaç delikanlının ismi Vilhelm, soyadı Hammershøi. Danimarka topraklarında yetiÅŸmiÅŸ en önemli ressamlardan. Benim eserleri kadar karakterlerini de sevdiÄŸim birkaç sanatçı vardır. André Kertész gibi. Hammershøi da onlardan biri. Bu insanlarla hiç tanışmadığım için “karakterini seviyorum” derken okuduklarım sonrasında kendilerine yakıştırdığım karakterden bahsediyorum.

Geçen sene, yıllardan beri gizlice planladığım büyük Danimarka gezimi sonunda gerçekleÅŸtirebileceÄŸimi fark edince Danimarka sanatı ve Hammershøi ile ilgili birçok yeni kitap okudum ve bu kitaplardan ressamı daha çok sevmeme sebep olacak bazı bilgiler öğrendim. YetmemiÅŸ olacak ki Michael Palin’in BBC için hazırladığı Mystery of Hammershøi (Hammershøi’un Gizemi) isimli bir saatlik belgeseli izledim. Bu belgeseli siz de burayı tıklayarak izleyebilirsiniz (Palin’in belgeselleri Youtube’dan sık sık siliniyor. EÄŸer silinmiÅŸse arada sırada “Michael Palin Hammershoi” diye aratarak ÅŸansınızı deneyebilirsiniz. EÄŸer video sizde açılmazsa Youtube’daki ülke ayarlarınızı United Kingdom olarak deÄŸiÅŸtirin. Bu deÄŸiÅŸtirme iÅŸlemi ruh saÄŸlığınız için de faydalı olacaktır)

Hammershøi ile ilgili öğrendiÄŸim bazı yeni bilgileri sizinle de paylaÅŸmak istiyorum. ÖrneÄŸin, ben, sanatçının bir baÅŸka ünlü Danimarkalı ressam P.S. Krøyer’in öğrencisi olduÄŸunu bilmiyordum. Krøyer, talebesi için çok tatlı bir yorum yapmış. DemiÅŸ ki: OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Garip adamlar, Sanat üstüne

Christian Krohg ile yaşadığım fırtınalı ilişkinin kısa tarihi

christian krohg - albertine

Åžubat 2015: Ä°nternet’te Christian Krohg’un “Albertine Polis Doktorunun Muayenehanesinde” isimli tablosuyla karşılaÅŸtım. Kısa bir araÅŸtırma sonrası adını ilk kez duyduÄŸumu zannettiÄŸim ressamın aynı zamanda bir yazar olduÄŸunu ve yaÅŸadığı dönemin ÅŸartları yüzünden hayat kadını olmak zorunda kalan bir kadının öyküsünü anlattığı Albertine isimli bir roman yazdığını öğrendim. Bu roman bende müthiÅŸ bir heyecan yarattı. Mutlaka okumam gerektiÄŸine karar verdim. Krohg’un Albertine temasına sahip diÄŸer tablolarını inceledim. Biraz zaman geçince bu kitabı neden “mutlaka” okumam gerektiÄŸini sorgulamaya baÅŸladım. Biraz daha zaman geçince okumam gereken o kadar kitap varken Albertine sipariÅŸimi enikonu yersiz buldum. En sonunda Albertine ve Krohg aklımdan çıktı.

Nisan 2015: Christian Krohg’u hiç düşünmedim.

Haziran 2015: Christian Krohg’u hiç düşünmedim.

AÄŸustos 2015: Christian Krohg’u hiç düşünmedim. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Garip adamlar, Sanat üstüne

Gülümse Vincent, çekiyorum

Hiçbir bilimsel ölçümlemeye dayanmayan bir tezim var: Bana kalırsa dünyanın en sevilen ressamı bundan 125 yılı önce yeryüzüne veda etmiş olan Vincent Van Gogh. Bu tezimi bilimsel olarak ispatlayamamam anılarımla destekleyemeyeceğim manasına gelmiyor elbette ki.

Geçen yıl, uçak biletini alma gafletinde bulunduktan sonra tüm Avrupa’nın tatil olduÄŸu günlerde Amsterdam’a gideceÄŸimi fark etmiÅŸtim. Öyle ki otellerin (ve diÄŸer kalınacak yerlerin) doluluk oranı %98’di. En sonunda kalacak yer bulabildiÄŸim günleri Amsterdam’da geçirip gezimi ülkenin diÄŸer ÅŸehirlerinde tamamlamaya karar verdim. Müzeler bölgesinde tam da Van Gogh Müzesi’nin karşısında adı ne tesadüftür ki “Van Gogh” olan bir otelde yer ayırtabildim. Van Gogh Müzesi’ni tekrar gezmek ilgimi çekmiyordu. Ancak müzede pek sevdiÄŸim bir ressam olan Félix Vallotton’un sergisi vardı ve iÅŸte o sergiye çok ama çok gidesim vardı. Van Gogh Müzesi’nin kapısında sabah yediden itibaren oluÅŸan inanılmaz sırayı gördüğümde gözlerim yerinden oynadı. Saat onda açılan mekan için ziyaretçilerin bu hırsı inanılmazdı. Orada kaldığım sürede gün boyunca sokaklarca sıra oldu (önceden alınmış biletler için bile) ve bu sıra  bir an olsun azalmadı. Bir akÅŸam, müzenin kapanmasına yarım saat kadar bir zaman kalmışken, sonsuza uzayan sıraya baktım ve “sanırım dünyanın en sevilen ressamı Van Gogh” dedim. (Tezimin ispatı olan “iÅŸte o anı” budur!)

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Garip adamlar

Gülümseyin

charles thurston thompson and his wife

1856 yılında Londra’daki South Kensington Müzesi ya da ÅŸimdilerde bildiÄŸimiz adıyla Victoria & Albert Müzesi yöneticisi Henry Cole, yukarıda eÅŸiyle birlikte görebileceÄŸiniz Charles Thurston-Thompson’ı müzenin resmi fotoÄŸrafçısı olarak iÅŸe aldı. Tarihteki ilk müze fotoÄŸrafçısı ünvanını kazanan Thompson’ın görevi müzenin koleksiyonunu kayıt altına almaktı.

Thompson işine başarıyla devam ederken umulmadık bir engelle karşılaştı: Aynalar. Fotoğrafçının tek arzusu müzenin koleksiyonunu en iyi şekilde belgelemekti. İşte bu yüzden tarihi aynalarla karşılaştığında ne yapacağını şaşırdı. Çünkü birbirinden güzel bu aynaları kendisini ve makinesini göstermeden nasıl çekeceğini bir türlü bulamıyordu.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Garip adamlar, Sanat üstüne

Beni de yazın, bayım.

“ÇoÄŸunluÄŸun dehaların peÅŸinde koÅŸtuÄŸu bir dünyada, kendisini toplumdan ayıracak yetenekleri olmamasına ve hatta ileride çok fazla insan tarafından anılmayacak olmasına raÄŸmen döneminde iz bırakmış adamlara ve bu adamların hayatlarını kurcalamayı seven bir azınlığa rastlanabilir.” demiÅŸtim bu blog’un ilk yazısında. Ne mutlu bana ki bu yaz “o adamlardan” birini daha buldum: Robert Boit.

Günlükleri ya da aldıkları notlarla yaÅŸadıkları zamanın kültürlerini bizlere ulaÅŸtırabilmiÅŸ insanlara gizliden gizliye saygı duyarım. Nerede okuduÄŸumu maalesef hatırlayamadığım bir örnek vereceÄŸim. 18. yüzyılın Kuzey Avrupa’sının günlük yemek alışkanlıkları o dönemde yaÅŸamış bir ev hanımının özenli yemek tarifi defteri sayesinde bugün biliniyormuÅŸ. TuttuÄŸu ayrıntılı ama detaylarda boÄŸulmayan günlükleri ile Bob Boit’in de bizlere bazı kapıları açtığı kesin.

Bob Boit ile tanışmama takıntılarımdan biri olan John Singer Sargent’ın Edward Darley Boit’in Kızları isimli tablosu vesile oldu. Yaz başında Erica E. Hirshler’ın Sargent’s Daughters: The Biography of a Painting kitabını aldım. Hirshler bu kitapta Sargent’ı, tablonun yapıldığı zamanın sanat anlayışını, benzer eserleri ve Boit ailesini anlatıyor.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N