Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Proje: David Lodge

Proje: David Lodge

16. hafta: Fowles ve geçmiş hissi

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

John Fowles, okuduÄŸum ilk günden beri aramızda gizli bir ÅŸeylerin olduÄŸuna inandığım yazarlardan biri oldu. Öldüğünü öğrendiÄŸim gün çok acı baÅŸka bir ÅŸeyi daha fark etmiÅŸtim: Fowles’un artık yeni bir kitabını/yazısını okuyamayacaktım çünkü her ÅŸeyi çoktan bitirmiÅŸtim. Sanırım sevdiÄŸim yazarların en azından bir kitabını bekletme huyunu da bu yürek yakan fark ediÅŸin ardından edinmiÅŸ oldum. Projede ismini gördüğümde de yıllar önce okuduÄŸum Fransız TeÄŸmenin Kadını‘nı bir kere daha elime alacağım için çok sevindim (SevinmediÄŸim isimler de oldu. Onlara da geleceÄŸiz).

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Proje: David Lodge

15. hafta: Spark ve zaman kaydırma

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

Size bir itirafım var: Bu haftayı çok kısa bir yazıyla geçiştirmeyi planlıyordum. İşte o yüzden defterime sayfalarca not alınca büyük bir şaşkınlık yaşadım. Üzgünüm, yapacak çok fazla bir şey yok. Size her şeyi anlatmak zorundayım.

Bir hikâyeyi anlatmanın en kolay yolunun olayları oluÅŸ sırasına göre kronolojik olarak okuyucuya iletmek olduÄŸuna herhalde hiçbirinizin itirazı olmaz. Ve fakat, yazarlar sevgili okuyucularının ilgisini daha fazla çekmek için bazı ecnebilerin “time-shift” olarak adlandırdığı yönteme de sık sık baÅŸvuruyorlar. Bu yöntemin kullanıldığı kurguları şöyle bir düşünecek olursak Odysseia’ya kadar gidebiliriz. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Proje: David Lodge

14. hafta: Greene ve egzotik

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

Emperyalizmin yükseliÅŸinin ve sömürgeciliÄŸin ortaya çıkmasının edebiyat arenasında doÄŸurduÄŸu sonuçlardan biri de sömürgeci ulusların bir kısım yazarlarının farklıyı/yeniyi/bilinmeyeni bulmak üzere kendilerini sömürülen “uzak” topraklara atması oldu. Bu yazarların en önemli örneklerinden biri çoÄŸunuzun bildiÄŸi üzere Graham Greene’nin de çok takdir ettiÄŸi Joseph Conrad idi.

“Greene ve egzotik” baÅŸlığının bir yanlış anlaÅŸmaya kurban gitmemesi için baÅŸtan ÅŸu açıklamayı yapmakta da fayda görüyorum: Bugün egzotik kelimesini “çekici” ya da “cezbedici” sıfatlarının karşılığı olarak deÄŸil, TDK’nın da önerdiÄŸi gibi “yabancıl” manasında kullanıyoruz. Greene romanlarında Britanya adasının dışındaki uzak toprakları isim vermeden sık sık kullanmış bir yazar. Hatta onun eserlerinde yarattığı bu dünyaya “Greeneland” deniyormuÅŸ. Bu tercihinde de Sierre Leone’de MI6 için çalıştığı günlerdeki gözlemleri ve tecrübeleri çok etkili olmuÅŸtur kanısındayım. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Kitaplar, Proje: David Lodge

13. hafta: Lawrence ve sembolizm

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

D. H. Lawrence’ın Women in Love‘ının kahramanları iki kız kardeÅŸ olan Gudrun ve Ursula’dır. Gudrun ufak heykeller yapan bir sanatçı, Ursula ise bir öğretmendir. Lawrence’ın da büyüdüğü kasaba olan Nottinghamshire’da yaÅŸayan bu iki kız, zengin bir madenci olan Gerald ve Rupert isimli bir ilköğretim müfettiÅŸi ile aÅŸk yaÅŸayarak kitabın ismine ters düşmemeyi baÅŸarırlar. Rupert’in (Züppe hallerine raÄŸmen ÅŸu romanda en sevdiÄŸim karakter olabilmesi baÅŸlı başına tuhaf bir durum. Lodge’ın baÅŸka bir noktada söylediÄŸi “Whatever you think of Lawrence’s men and women, he was always brilliant when describing animals.” cümlesi inanın benim gibi okurlar için daha da anlamlı) iliÅŸkiler, karşı cins ve cinsellik hakkında farklı fikirleri vardır. Ursula ise bildiÄŸiniz kadındır. Gudrun ile Gerald’da ise daha önce Nice Work‘te de gördüğümüz sanayici-sanatçı çekiÅŸmesini görürüz. Öte yandan Gerald ile Rupert arasında hiçbir zaman açıkça dile getirilmeyen eÅŸcinsel bir çekim vardır. “Acaba bu adamlar birlikte olmaya baÅŸlayıp kızları aÅŸklarıyla baÅŸbaÅŸa mı bırakacaklar?” diye sık sık düşünmeme raÄŸmen delikanlılar arasındaki en büyük yakınlaÅŸma bir sahnede güreÅŸmeleri oldu. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Proje: David Lodge

12. hafta: Woolf ve bilinç akışı

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

“Bilinç akışı (stream of consciousness) terimini cümle içinde ilk kullanan Henry James’in psikolog aÄŸabeyi William James olmuÅŸ. Bak bunu bilmiyordum, ilginçmiÅŸ” yazmışım her yerde yanımda dolaÅŸtırdığım için iyice buruÅŸan sarı not kağıdına.

Düzyazıda bilinç akışı temelde iki farklı yöntemle yapılabiliyor. Bunlardan ilki yazarının birinci tekil ÅŸahıs kullanarak dünyaya seslendiÄŸi ve tam da bu sebepten cümlelerine “Ben…” diyerek baÅŸladığı iç monolog kullanımıdır. Ä°kincisinde ise daha dolambaçlı bir yol izlenir. Üçüncü tekil ÅŸahıs ve geçmiÅŸ zaman kiplerinin tercih edildiÄŸi, rapor verir tarzda bir anlatımın benimsendiÄŸi bu yöntemin kökleri latif hanımefendi Jane Austen’e kadar uzansa da doruÄŸa Virginia Woolf, James Joyce, Dorothy Richardson gibi isimlerle çıkmıştır. Kelime seçimlerinin karakterlere uygun ÅŸekilde yapıldığı bu yolda “düşündü”, “merak etti”, “kendi kendine sordu” gibi bazı yüklemler bilinçli bir ÅŸekilde yazıdan çıkartılır.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N