Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Sanat üstüne

Fotoğraf çektim, Sanat üstüne

Gene Goya

Ä°spanya Hanedanı daha çirkinlerini görmemiÅŸ olsa gelmiÅŸ geçmiÅŸ en çirkin kral olabilecek III. Carlos ve çirkinlikte onunla yarışan oÄŸlu IV. Carlos (ve onların çirkin evlatları, eÅŸleri, kardeÅŸleri…) maalesef Goya’nın patronlarıydı. Habsburg’larla baÅŸlayıp Bourbon’larla devam eden saltanattaki bu uÄŸursuzluk hakkında saatlerce konuÅŸabildiÄŸimi daha önce kanıtladığım için bunu bir kez de burada tekrarlamayacağım, korkmanıza gerek yok. Sadece bu muhabbetlerden birinin sonucunda II. Carlos’un portrelerine baktığımız Baykal’ın “bu adamın kral olduÄŸuna emin misiniz? Kaynak gösterir misiniz?” tepkisini sizinle paylaÅŸmamın konuyu kapatmak için yeterli olduÄŸu kanısındayım.

Goya’ya III. Carlos döneminde sarayı süslemek üzere yapılacak duvar halılarının örnek kartonlarını hazırlama görevi verildiÄŸinde ressamın bundan büyük bir mutluluk duyduÄŸuna eminim. Çünkü Goya’nın o günlerdeki amacı (tahmin edebileceÄŸiniz üzere) sanatını arzu ettiÄŸi gibi icra edebilmek deÄŸil, saraya bir ÅŸekilde kapağı atabilmekti. Bu iÅŸe IV. Carlos tahta geçtikten sonra dahi devam ediyor olmasının yani duvar halısı iÅŸinden daha fiyakalı bir göreve atlama yapamamış olmasının ise onda biraz moral bozukluÄŸu yarattığını ben deÄŸil tarih yazıyor. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sanat üstüne

Sansür?

oglunu_yiyen_saturn_goya

1874 yılında Baron d’Erlanger’in emriyle Goya’nın Sağırın BeÅŸi olarak bilinen yuvasının duvarlarına çizdiÄŸi Kara Resimler bu duvarlardan sökülerek tuvallere yerleÅŸtirildi. Bu resimlerden biri olan OÄŸlunu Yiyen Satürn (ki bu eserin Goya’nın yemek odasında bulunmasında feci bir ironi olduÄŸunu kabul edersiniz sanırım) tuvallere geçiÅŸ sırasında restorasyondan sorumlu olan Martin Cubells’in ufak bir müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Cubells, halkın tepkisini çekmemek ve terbiyeyi korumak adına yarı erekte durumdaki Satürn’ün cinsel organının renk tonunu koyultarak organı görünmez hale getirdi.

Cubells’in sanattan rahatsız olabilmesini bir kenara bırakmaya hazırım, nitekim bu sık sık gördüğümüz bir durum. Ama çocuÄŸunu vahÅŸice yemekte olan yamyam baba betimlemesi üzerinde çalışan bu adamın gördükleri karşısında sadece babanın penisinden rahatsız olması zaman zaman aklıma geliyor ve bu sansür hikâyesini düpedüz tuhaf bulmaktan kendimi alamıyorum.

Kısa kısa, Sanat üstüne

Kız!

girl_with_a_pearl_earring

Ä°nci Küpeli Kız hakkında yazdığı bir blog yazısında “Kuzeyin Mona Lisa’sı” ya da “Hollanda’nın Mona Lisa’sı” ifadelerine yer vermeyen blog sahiplerine birincilik ödülü vereceÄŸim. Bu ifadeye yer vermiÅŸ olanlar arasından neden böyle bir yorum yapıldığını açıklayabilecek blog sahiplerine ise mansiyon ödülü dağıtacağım. En olmadı okuduÄŸu romanın ya da izlediÄŸi filmin öyküsünün kurgu olduÄŸunun farkında olanlarla el sıkışacağım. Ciddiyim.

Fotoğraf çektim, Sanat üstüne, Seyahat

Bir daha gideceÄŸime yemin ederim

Geçen ay içerisinde yurtdışına çıkmam gerekince gitmem gereken günlerin öncesine ve sonrasına bir tatil paketi yerleştirip nicedir yapmak istediğim aktiviteleri ve görmek istediğim yerleri aradan çıkarttım. Yıllanmış bazı dilekleri yerine getirince seyahat düşündüğümden çok daha keyifli geçti.

Son ana kadar yapabileceÄŸime bir türlü emin olamadığım ÅŸey ise bir hollandalıdan “modern sanatın baÅŸlangıç günleriyle ilgili birinin mutlaka görmesi gerek” yorumunu duyduÄŸumuz Kröller- Müller Müzesi‘ni ziyaret etmekti. Planlarım doÄŸrultusunda son güne bırakmaya mecbur kaldığım bu ziyaret hem diÄŸer istediklerimi yetiÅŸtiremezsem riskine hem de gitmeden önce Internet’ten çıkardığım ve gözüme çok sürreal görünen yol planına kurban gidebilirdi. Ama ne mutlu ki gitmedi ve Kröller Müller, ayrıldığım anda geri dönmek istediÄŸim nadir yerlerden biri oldu. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sanat üstüne

Ah Manet!

İnsanın iyi bildiğini düşündüğü bir konu hakkında ansızın o güne kadar görmediği bir şeyi fark etmesi enteresan bir duygudur. Bu hissi bana geçen haftalarda Manet yaşattı.

Ressama ilgi duyan herkesin Édouard Manet, Suzanne Manet ve Victorine Meurent ilişkisi hakkında kafasında yazdığı bir öykü vardır. Benim de vardı. Kendi hikâyeme geçmeden önce bilmeyenler için dönemsel bir açıklama yapayım:

Victorine en sevdiÄŸim

Manet, Parisli zengin bir ailenin oÄŸludur. 18 yaşındayken Hollanda’dan gelmiÅŸ Suzanne Leenhoff, Manet ve erkek kardeÅŸine piyano dersleri vermeye baÅŸlar. Ä°kilinin iliÅŸkisi de bu dersler sırasında geliÅŸir. 1852 yılında Suzanne, bir erkek çocuk dünyaya getirir. ÇocuÄŸa ailenin ÅŸerefini korumak maksadıyla Manet soyadı verilmez. Bu sırada ÅŸehrin üst tabakası bu çocuÄŸun ressamdan, ressamın babasından ya da erkek kardeÅŸinden olabileceÄŸini konuÅŸmaktadır. Édouard ve Suzanne ancak 1861’de sanatçının babasının vefatından sonra evlenirler ve ölüm onları ayırana kadar evli kalırlar. Öte yandan ressam, Victorine’le 1862 yılında karşılaşır ve bu tarihten sonra kadını pek çok kez tablolarında model olarak kullanır. Victorine fakir bir aileden gelmektedir. Gitar çalarak, modellik ya da fahiÅŸelik yaparak para kazandığı söylenenler arasındadır. Ayrıca, resim çalışmalarıyla Paris Salonu’na da birkaç kere kabul edilmiÅŸtir. Manet ve Meurent’nin iliÅŸkisi hakkında fazla bilgi yoktur. Fakat, eserlerinde arkadaÅŸlarını ya da akrabalarını model olarak kullanan Manet’nin Victorine ısrarı manidar bulunur. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N