Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Sinema

Sanat üstüne, Sinema, Tiyatro

Videolar

Internet’in çöplük gibi kullanımı gün geçtikçe yaygınlaÅŸsa da bilgiye ve ilgi alanlarına ulaÅŸmayı bu derece kolaylaÅŸtırıyor olması yüzünden bu platform beni hâlâ büyülemeye devam ediyor. Galiba bu yüzden rss takip etmedeki coÅŸkumu ve youtube’da geçirdiÄŸim zamanları çok seviyorum. “Bahar, Youtube’da neler izliyorsun?” sorusunu çok sık duymaya baÅŸladığım için geçen hafta izlediÄŸim on yüz milyon videodan birkaç tanesini bugün sizlerle paylaÅŸmaya karar verdim.

Ä°lk videoda David Lynch 2012 Paris Photo etkinliÄŸinde sergilenen eserler arasından seçtiÄŸi 99 fotoÄŸrafı kendi bakış açısıyla yorumluyor. Paris Photo, Lynch’in bu seçimiyle yeni bir gelenek de baÅŸlattı. Her sene davet edilen bir kiÅŸinin sergiden seçeceÄŸi fotoÄŸraflar bir kitapta basılacak. Tıpkı Lynch’inkinin “Paris Photo Seen By David Lynch” ismiyle kitaplaÅŸtırıldığı gibi.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sinema

Ä°ki yeni film

Birkaç haftadır bu sene hangi filmleri izlemek istediÄŸimin listesini çıkartıyorum. Tahmin edebileceÄŸiniz üzere liste çoktan karman çorman bir hal aldı. Gelecekte merak ettiÄŸime piÅŸman olacağım ya da çok seveceÄŸim ve belki de arkasından ağır konuÅŸacağım otuzdan fazla filmin ismini bir köşeye not ettim. Harry Dean Stanton: Partly Fiction ve Jiro Dreams of Sushi‘nin fragmanları ise çok hoÅŸuma gitti.

Her filmde kendine yer bulabilen aktör Harry Dean Stanton hakkındaki belgesel Partly Fiction’dan bazı sahneler:

harry dean stanton OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sinema

Beginners

Geçen sene bu zamanlarda incelikli bir üslupla çekilmiÅŸ Beginners isimli filmi izlemiÅŸtim. Beginners’taki renkler, kullanılan mekanlar, eÅŸyalar ve ışık beni büyülemiÅŸti ve buraya sevdiÄŸim görüntüleri eklemeye karar vermiÅŸtim. Ama takip ettiÄŸim iki blog’un benzer ÅŸekilde davrandığını görünce geç kaldığıma yanıp kararımdan dönmüştüm.

Sonrasında birçok kere kendimi Beginners‘taki güneÅŸ ışığını, bu ışığın vurduÄŸu camları/mobilyaları/odaları düşünürken buldum. Tıpkı sevdiÄŸiniz bir melodinin en olmadık anlarda kulaklarınızı ziyaret etmesi gibi bu ilham verici görüntüler gözlerimi kapattığım bazı zamanlarda oradaydılar. Ä°ÅŸte o yüzden bugün en sevdiÄŸim Beginners anlarını buraya eklemeye karar verdim.

beginners OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sinema

Sweetgrass – Tatlı koyunların öyküsü

Bu haftayı varlığından haberdar olduÄŸum günden beri beni heyecanlandıran Sweetgrass‘ı izleyerek geçirdim. Bu belgeselin kalbimi çarptırmasının en önemli sebebi baÅŸrol oyuncularıydı. Montanalı çobanların sürdüğü 3000 koyundan bahsediyorum. ÇoÄŸunuzun bilmediÄŸi üzere en sevdiÄŸim pastoral görüntü çayırlarda dolaÅŸan sürülerdir. Hem koyun hem de keçi sürüleri (ve hatta zaman zaman inek grupları) bende coÅŸkun bir izleme isteÄŸi uyandırır.

Sweetgrass’ın en önemli özelliÄŸi konuÅŸmadan, müzikten arınmış minimalist bir belgesel olması. Sürünün tüm yaz süren yolculuÄŸu boyunca çobanların konuÅŸtuÄŸunu veya köpeklerinin havladığını nadiren duyuyoruz. Bunun dışındaki tek ses koyunlara ait. 46. dakikanın sonlarında meleyenini dünyanın en acayip meleyen koyunu ilan ettim. Yukarıda belgeselin en sevdiÄŸim anlarının ekran görüntülerini sizinle paylaşıyorum. Umarım sizi de beni olduÄŸu kadar heyecanlandırır. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sinema

Maratonun ardından

Londra’da geçen filmler maratonunu tamamlayalı çok oldu. Ancak blog güncellemelerini istediÄŸim gibi yapamadım. Bugün sizlere filmlerden geriye kalan birkaç Londra sahnesi ve setinden bahsetmek niyetindeyim.

Alfonso Cuarón’un yakın gelecekte geçen distopik filmi Children of Men‘de çevresel bozulma, terörizm, toplumdaki huzursuzluklarla dolu dünyada tüm bunlar yetmiyormuÅŸ gibi “üreyememe” sorununu baÅŸ gösterir. Eski bir aktivist olan Theo (Clive Owen), mucizevi bir ÅŸekilde hamile kalmış, Afrikalı mülteci Kee’yi kendisi ve bebeÄŸi için tehlikeli olan Britanya topraklarından çıkartmak için halen hızlı bir aktivitist olan eski karısı Julian (Julianne Moore) ile iÅŸbirliÄŸi yapar. Bu çaba sırasında da devlet adına “kurtarılmış sanat eserleriyle” ilgilenen küratör kuzenini görmeye gider.

Kuzenin ve sanat eserlerinin saklandığı görkemli binayı görünce malum sebepten gülümsedim. Michelangelo’nun Davud’unun ve Picasso’nun Guernica’sının kurtarıldığını görüp rahatladığımız bina içi sahnelerinin final sürprizi ise Pink Floyd’un uçan domuzuyla karşılaÅŸmamız oluyor.

Children of Men‘in bu sahneleri Londra’nın güney doÄŸusundaki Battersea’de yer alan Battersea Power Station‘da çekilmiÅŸ.

Bana kalırsa bu son sahnede Pink Floyd’un domuzunu görmemiz sadece lokasyona baÄŸlı bir gönderme de deÄŸil. Theo ve Nigel camın önüne geldiklerinde Theo “100 yıl sonra bu sanat eserlerine bakacak tek bir insan bile kalmayacak, bu ÅŸekilde nasıl devam edebiliyorsun ki?” diye sorar. Animals‘ın kapağı için Waters, George Orwell’ın Hayvan ÇiftliÄŸi‘nden esinlenmiÅŸtir ve Waters’ın domuzu/domuzları da toplumsal hiyerarÅŸinin en üst tabakasını temsil etmektedir. Arkasına domuz ve istasyonun bacasını almış olan Nigel’ın cevabı ortama uygun olur: “Nasıl biliyor musun? Bunu hiç düşünmeyerek”.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N