Bu yazının taslaklarda saklandığı tarih 2014’ün Aralık ayı olduÄŸuna göre Halfdan Egedius’a ait yukarıda gördüğünüz “Hayalperest” isimli portreyi ilk kez 2014 yazında görmüş olmalıyım. O günlerde bu yazının baÅŸlığı olarak Halfdan Egedius’un Acıklı YaÅŸam Öyküsü‘nü uygun bulmuÅŸum. Bugün bu isim bana fazla sert geldi. Çünkü ressamın yaÅŸamına ait bildiÄŸimiz tek acıklı durum 21 yaşında bu dünyadan göçüp gitmesi (-ki bu da beni yaralamaya yetecek bir acıklılık).
Bir sanatçının genç yaÅŸta öldüğünü öğrendiÄŸimde büyük bir üzüntü hissediyorum. ÖrneÄŸin sefaleti, yokluÄŸu, aptallığı, sarhoÅŸluÄŸu, ahlaksızlığı çizilebilecek en iyi ÅŸekilde betimlemiÅŸ Adriaen Brouwer’in (1606 – 1638) 32 yaşında öldüğünü öğrendiÄŸimde çok üzülmüştüm. Sanki Brouwer sonsuza kadar varolmalı ve karanlığı anlatmaya devam etmeliydi. Ah bir de otuzunda veremden ölen Jan Mankes var elbette (1889 – 1920) ve onun naif tabloları. Bu kadar genç yaÅŸta ölmelerine üzülüyorum çünkü birincisi çok genç yaÅŸta ölmüşler sonuçta ve ikincisi de “peki ya ölmeselerdi?” sorusunun cevabını düşünmek beni mahvediyor. Goya’nın 82 yerine 30 yaşında öldüğünü hayal ederseniz ne demek istediÄŸimi daha iyi anlayacaksınız. Soluk benizli bir Ä°sa çizmesinin hemen ardından ölen bir Goya adeta hiç yaÅŸamamış bir Goya deÄŸil midir? MuhteÅŸem Kara Resimlerini geçtim, neÅŸeli tür resimlerine bile baÅŸlamamış olacaktı. Brouwer ölmeseydi kim bilir neler yapardı? Peki Mankes? Peki henüz yirmi birinde dünyaya veda eden zavallı Egedius?
Egedius’un kendisi gibi ressam olan yakın arkadaşı Torleic Stadskleiv’i çizdiÄŸi yukarıdaki portreyle ilk kez karşılaÅŸtığımda bu tablonun çaÄŸdaÅŸ bir sanatçının eseri olduÄŸunu düşünmüştüm. Bu yüzden tablonun yapılış tarihinin 1895 olduÄŸunu öğrendiÄŸimde çok ÅŸaşırmıştım. Aslına bakacak olursanız iki arkadaÅŸ karşılıklı birbirini çizmiÅŸti ama ne kadar ararsam arayayım Standskleiv’in çizdiÄŸi Egedius portresini bulamadım.
Halfdan Egedius bu portreyi yaptığında sadece on yedi yaşındaymış. BeÅŸ yaşında yeteneÄŸi fark edilen ressam dokuz yaşında sanat okuluna girmiÅŸ, on altı yaşında ise profesyonel olarak çalışmaya baÅŸlamış. Uzun zaman boyunca ressamın Ä°nternet’teki tek fotoÄŸrafı altta gördüğünüz fotoydu. Ama sonra muhteÅŸem bir ÅŸey oldu ve Norveç tıpkı diÄŸer Ä°skandinav ülkeler gibi sanat arÅŸivini dünyaya açtı. Böylece Egedius’un neÅŸeli yüzüyle tanışma fırsatı bulduk. Genç ressamın eÄŸlenceli fotoÄŸraflarını Nisan ayında Tumblr’ımda paylaÅŸtım. Åžuradan görebilirsiniz: Tık tık (Her zaman söylerim, deÄŸerini bilenler için Tumblr’ım bulunamayanı bulan muhteÅŸem bir kaynaktır.)
[Bu yorum Tumblr’daki fotoÄŸraflara bakanlar için: Egedius’un bu neÅŸeli hâlleri size de bir zamanlar burada paylaÅŸtığım bir diÄŸer Ä°skandinav ressam Hugo Simberg’in neÅŸeli fotoÄŸraflarını hatırlattı mı? Bana hatırlattı çünkü.]
YaÅŸlanmayı baÅŸaramayan Halfdan, Telemark’ta manzara tabloları yaptığı 1898 yazında hastalanmış, iç organlara saldıran bakteriyel bir enfeksiyona karşı fazla mücadele edememiÅŸ ve 22 yaşına giremeden vefat etmiÅŸ.
Yazımızın bu son bölümünde, ressamın beğendiğim birkaç eserini sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet, hep birlikte bakıyoruz:
Egedius, 1893 tarihli Cumartesi AkÅŸamı Yürüyüşü‘nde doÄŸada sohbet ederek yürüyen iki arkadaşı çizdi. Bu tablo bir diÄŸer Norveçli ressam Harald Sohlberg’ün AkÅŸam Kızıllığı tablosuyla yan yana sergilendi ve her iki ressamın eseri de çok beÄŸenildi (Sohlberg de benim eserlerini paylaÅŸmaktan çok hoÅŸlandığım bir isim)
1895 tarihli Dans Eden Kızlar tablosunun da bir hikâyesi vardı ama ne yazık ki şu anda hatırlamıyorum. (Siz siz olun yazılarınıza iki sene ara vermeyin)
Oyna ve Dans Et isimli bu tabloyu çok seviyorum. Sizce de bu tabloda Edvard Munchvari bir ÅŸeyler yok mu? Bence hem var, hem yok. Bu tablonun yapılış tarihi 1895. Yani Munch’tan sonra ya da ondan etkilenerek yapılmış deÄŸil. Åžimdi “21 yaşında ölmeseydi neler yapardı?” sorusu biraz daha anlam kazandı mı?
Norveç Ulusal Galerisi’nin arÅŸivinden Egedius’un diÄŸer eserlerini de görebilirsiniz. Birkaç gündür bu arÅŸivde o kadar çok vakit geçirdim ki gözlerimi kapattığımda Oslo’ya ışınlanacakmış gibi hissediyorum. Gerçi iÅŸimi hislere bırakmaya hiç niyetim yok. Özellikle de Oslo’dan insanın en olmak istediÄŸi adalara gemi seferleri varken. (Bir baÅŸka gülücüklü vedamızı izlediniz. Sevgilerle)
2 Yorum
Evet benim de görür görmez aklıma Hugo Simberg ile kırkardeÅŸi fotoÄŸrafı geldi de “iyi ki bi haÅŸarı ressam fotoÄŸrafı biliyorsun” demiÅŸtim kendi kendime. Ä°yi bari, yalnız deÄŸilmiÅŸim. :)
:)))