Geçen yıl, Jean Veber’in yukarıdaki çalışmasını ilk kez gördüğümde çok heyecanlandım. Bu kadınlar kimdi? Neden dövüşüyorlardı? Arka planda Goya’yı da anımsatan ama daha çok Daumiervari sayılabilecek sinsi sinsi gülen insanlar ne yapıyordu? Ve en önemlisi, ben Jean Veber’le ilgili neden hiçbir ÅŸey bilmiyordum?
En kolay soruyu cevaplayarak baÅŸlayalım. Jean Veber, 1864 yılında Paris’te doÄŸmuÅŸ ve 1928’te yine Paris’te ölmüş Fransız karikatürist ve ressamdı. YaÅŸamıyla ilgili en çılgın sayılabilecek noktalardan biri 50 yaşındayken gönüllü olarak askere yazılması ve Birinci Dünya Savaşı’na katılmasıydı. Zehirli gaza maruz kalıp hastalanarak 1918 yılında ordudan terhis edilmiÅŸti.
“Veber acaba baÅŸka kimleri, nasıl dövüştürmüş?” diye merak edip araÅŸtırdığımda aÅŸağıdaki ÅŸu vahÅŸi resimle karşılaÅŸtım:
Kadınların yüzlerine, bedenlerine, arkada dövüşü izleyen insanların suratlarındaki ifadelere bir bakın lütfen. Gerçekten, neler oluyordu?
Neler olduÄŸunu araÅŸtırınca, ÅŸaşırtıcı bir sonuçla karşılaÅŸtım. Kadın dövüşlerinin tarihi Antik Yunan’a kadar uzanıyor. Bu dövüşler, izlediÄŸimiz filmlerin ve televizyon dizilerinin bilinçaltımıza fark ettirmeden kabul ettirdiÄŸi gibi estetik ya da erotik deÄŸildi. ÖrneÄŸin, Spartalılar sadece erkeklerde deÄŸil, kadınlarda da zindeliÄŸi ve cesareti ödüllendiren bir sistem kurmuÅŸtu. Erkekler savaÅŸa gittiÄŸinde yerleÅŸim yerlerinde kalan kadınların güç gerektiren iÅŸleri yapabilmesi ve kendilerini savunabilmeleri gerekiyordu. Bu yüzden kadın dövüşleri sportif aktivitelerde yer buluyordu.
On altıncı yüzyılda ise kadın dövüşleri eğlence amaçlı yapılmaya başlanmıştı. O günlerde dövüşen erkeklerin asıl amacı güç gösterisi yapıp ünvan, madalya ya da kemer elde etmekti. Oysa dövüşlere katılan kadınların hepsi çok fakir insanlardı ve tek gayeleri ailelerini besleyebilmek için birkaç kuruş kazanmaktı. O dönemde kadınlar üst bölgeleri tamamen çıplak halde dövüşüyorlardı. Bugünlerden o günlere baktığımızda bunun erkekleri heyecanlandıracak bir faktör olarak kurgulandığını düşünebiliriz. Oysa durum acıklıydı. Muhtemelen üstlerindeki kıyafet bu fakir kadınların sahip oldukları tek giysiydi. Kanlı ve kirli dövüşlerde kıyafetlerinin zarar görmesi riskini göze alamazlardı.
Veber’in resimleri üzerinde “Devonshire” yazısını gördüğümden, ressamın bu resimleri Ä°ngiltere ziyareti sırasında yaptığını düşündüm. Sanatçının çizimlerinden anladığım kadarıyla yıllar geçtikçe dövüşler daha da acımasızlaÅŸmış, ÅŸartlar ağırlaÅŸmış, durum insanlık dışı bir hâl almıştı. On dokuzuncu yüzyıl sonlarına doÄŸru bu vahÅŸilikten rahatsız olanlar durumu düzeltmek için yeni kurallar getirmiÅŸler. Bu kuralların arasında çıplak dövüşmemek ve eldiven takılması da varmış. Ancak para kazanmak amaçlı eski stil dövüşler gizlice devam etmiÅŸ. Bu gizlilik hem kadın hem de erkek ölümlerinde artışa sebep olmuÅŸ.
Veber’in eserlerinin çoÄŸunun Musée Carnavalet’nin koleksiyonunda yer aldığını öğrenince “Şöyle bir Marais’de yürüyüş mü yapsak?” diye etrafı yoklayıp ağıma düşürebildiklerimle müzeyi ziyaret ettim. Müzede resimlerin kötü ışık ve düzenlemeyle sergilenmesine üzülmemin dışında Veber’in yalnızca aÅŸağıdaki tablosunu görebildim. Temsilciler Meclisinde Jean Jaurès isimli “Daumier çizmiÅŸ” deseler inanacağım bu tabloyu görebilmek için o kadar yukarı bakmak zorunda kaldım ki sonunda boynum aÄŸrıdı. Ä°nanmak istemesem de Veber müzenin pek umrunda deÄŸildi, kendisiyle ilgili yazılmış bir kitap da yoktu.
Veber çılgınlığımın Ä°nternet’e mahkum olduÄŸunu fark edince bu ortamda biraz daha araÅŸtırma yaptım ve aÅŸağıdaki resimleri buldum. Bu resimler Veber’le ilgili hevesimi kaçırmadı, aksine kendisini daha da merak ettim. Ancak ne yazık ki baÅŸka bir bilgiye ulaÅŸamadım. Gene de Veber’in ismini kalbime yazdım ve ne zaman duysam antenlerimi açmak üzere ayarlarımı deÄŸiÅŸtirdim.
[EÄŸer ailenizin feminist dergisi Deli Kadın’ı okuyorsanız, Jean Veber’e duyduÄŸum ilgiden geçen yıl haberiniz olmuÅŸtur. Deli Kadın’a kadın dövüşleriyle ilgili yazdığım çok ciddi yazıda hem Veber’in resimlerini kullanmıştım hem de çok ciddi bir yazı nasıl yazılır tüm dünyaya göstermiÅŸtim.]
Yazıyı sonlandırmanın vakti geldi. Güzelonlu’yu çok ihmal ettiÄŸimin farkındayım ve bu beni çok üzüyor. Ancak gündelik yaÅŸantım o kadar yoÄŸun ki daha fazlasını yapmaya ÅŸu an için gücüm yetmiyor. Ama güneÅŸli günler çok yakın sanki. Jean Veber’in vahÅŸet ve kan dolu resimlerine duyduÄŸum hayranlığı anlattığım yazıyı böyle bitirmek pek acayip olacak ama yine de yapacağım: “Güzel günler göreceÄŸiz. Çok yakında, güzel günler göreceÄŸiz (kıps kıps)”
4 Yorum
Şu son cümlenizi ben de çok sık kullanıyorum bu aralar. Güzel günler göreceğiz. Ben de aynı yoğunluğu yaşıyor ve sevdiğim şeylere vakit ayıramıyorum. Lakin, cidden güneşli günler yakın. Sanat olmadan olmaz çünki. Güzel şeyler bizim tarafta :)
Güzel şeyler bizim tarafta :)
Radikal kararlar sezinledim, umarım daha çok sanatla olursunuz Bahar hanım :)
Kısmet, hayırlısı, alnımızın yazısı Emre Bey :)