1957 yılının bir bahar sabahı gazete muhabiri David Douglas Duncan, Roma’daki evinden, yakın arkadaşı Pablo Picasso’yu, ressamın Cannes yakınlarındaki evinde ziyaret etmek üzere yola çıktı. Duncan’a bu seyahatinde dachshund (sosis) cinsi köpeÄŸi Lump eÅŸlik ediyordu.
Yazımız bu tatlı ve küçük köpeÄŸin baÅŸarı hikâyesi olduÄŸundan Lump konusunu biraz açmamızda fayda var. Bu yolculuÄŸa çıkmadan evvel Lump, duygusal olarak karışık günler yaşıyordu. Her ne kadar sahibi Duncan’ı sevse de muhabirin iÅŸi yüzünden sürekli baÅŸka ülkelerde dolaşıyor olması hayvanı üzüyordu. Sahibine duyduÄŸu özlemin dışında Lump’ın çok büyük bir problemi daha vardı: Duncan’ın aşırı kıskanç ve devasa afgan tazısı diÄŸer köpeÄŸi. Bu köpeÄŸin yarattığı tehlike Lump’ın Roma’daki yaÅŸamını güçleÅŸtiriyordu.
Lump, Picasso’nun Villa La Californie’deki evine bu ruh hali içinde geldi. Ressamın evinin köpeÄŸe cennet gibi görünmesine ÅŸaşırmamak gerekir. Tatlı ve aynı zamanda hırslı köpeÄŸimizin artık tek bir amacı vardı: Sanatçı kabul etse de etmese de hayatına bu güzel evde devam etmek.
O günlerde Picasso, evinde iki hayvana daha bakıyordu. Bunlardan biri kibar bir boxer olan Yan’dı. Her ne kadar fotoÄŸraflarından belli olmasa da söylenenlere göre Yan Lump’ı sevdi ve iki köpek ilk günden itibaren birlikte oynamaya baÅŸladılar. Evin diÄŸer hayvanı ise sempatik keçi Esmeralda’ydı. Esmeralda geceleri evin içinde, gündüzleri ise bahçede takılıyordu. Esmeralda ilk aÅŸamada ufak kahramanımızla çok da ilgilenmedi.
Picasso’nun hayatında her zaman köpekler olmuÅŸtu. Fakat, bu köpeklerin hiçbiri Lump kadar kendini sevdirme motivasyonuna sahip deÄŸildi. Lump eve ilk girdiÄŸi an doÄŸal yalakalığı, -hadi böyle diyerek hayvancağıza haksızlık etmeyelim-, doÄŸal canayakınlığıyla ressamı etkiledi. Köpek, Picasso’nun kucağından inmiyordu ve ressam da bu durumdan rahatsız görünmüyordu. Duncan evden ayrılırken karar çoktan verilmiÅŸti. Lump’ın yeni yuvası Picasso’nun dizinin dibi olacaktı.
Ressam, Yan’a eserlerinde hiç yer vermemiÅŸti. Esmeralda’nın ise heykellerini yapmıştı ve bu heykeller evin bahçesinde duruyordu.
Picasso Lump’ı eserlerinde kullanmaya tanıştıkları gün bir tabağın üzerine köpeÄŸin resmini yaparak baÅŸladı. Fakat bu son olmadı. Ressam, Diego Velázquez’in ünlü Nedimeler (Las Meninas) tablosunu tekrar çizdiÄŸi 45 eserde Nedimeler‘de saÄŸ köşedeki köpeÄŸin yerine Lump’ı yerleÅŸtirdi. Bu çalışmalar ÅŸu anda Barcelona’daki Picasso Müzesi’nde sergileniyor.
Lump’ın baÅŸarısı istenmediÄŸi bir eve yerleÅŸip o evin en sevilen evcil hayvanına dönüşmesi ve Picasso’nun eserlerine konu olmasıyla sınırlı deÄŸil. Ressamın hem çocuklarını hem de kendisini eÄŸlendirmek için kağıtlara çizdiÄŸi tavÅŸanları gören Lump daha önce hiç görmediÄŸi bu hayvan karşısında o kadar heyecanlandı, o kadar heyecanlandı ki sonunda dayanamayıp tavÅŸanı yedi. Böylece tarihte bir Picasso eserini yiyen ilk ve tek köpek ünvanı da kendisinin oldu.
KöpeÄŸimizin aÅŸk hayatını anmadan bu yazıyı bitirmeyelim. Günlerden bir gün Victor Hugo’nun torunu Silver-Smith François Hugo, Picasso’yu ziyarete geldi. Gelirken yanında sosis köpeÄŸi Lolita’yı da getirmiÅŸti. Hugo ve Picasso iki köpeÄŸin birbirleri için biçilmez kaftan olduÄŸuna karar verince küçük bir törenle çifti evlendirdiler. Her ne kadar Lump ve Lolita, Hugo’nun ziyareti boyunca görüşebilseler de attıkları kutsal imza sayesinde sonsuza kadar evli kaldılar.
Köpek ve Picasso’nun birlikte yazılan kaderleri 1973 yılına kadar sürdü. Ve ne kadar acayip ki köpek ve sanatçı on gün arayla öldüler. Lump’ın bu kaderi birlikte yazmak için sarfettiÄŸi azim ona sadece sıcak bir yuva, iyi dostlar (Esmeralda ve Yan), onunla sürekli oynayan çocuklar ve iyi sahipler kazandırmadı. Ayrıca hayvanı sanat tarihinin en ünlü köpeklerinden biri haline getirdi.
Lump’ın elbette ki bu şöhretten hiç haberi olmadı ama olsaydı eminim ufak kuyruÄŸunu sallayarak koÅŸturmaya devam ederdi. Daha ne denebilir ki? Bir büyüğümüzün sözleriyle Lump’a veda edelim: “Senin sahibin olmak Picasso’nun en büyük ÅŸanslarından biriydi. Bow-wow eski dost, bow-wow!”
[Bu yazıyı hazırlarken David Douglas Duncan’ın Lump the Dog Who Ate a Picasso isimli kitabından yararlandım. FotoÄŸraflar Duncan’ın bu kitabından alınmış olup telif hakları fotoÄŸrafçıya aittir. Görseller bilgilendirme amaçlı olarak kullanılmıştır.]
3 Yorum
Araştırmaya üşendim: Hangisi önce ölmüş?
Lump. Picasso da acısına dayanamayıp gitmiş.
Lump’u biliyordum ama Picasso’yla nasıl bir araya geldiklerini bilmiyordum. Birbirlerine sahip oldukları için ÅŸanslılardı bence. Köpekler hissederler derler. Belki, Picasso’nun acısını duymamak için Lump erken davranmıştır.