Kısa kısa

Sarı Ay

Belki biz bir hikâyede bile yokuz, belki kimse biz olmak nasıl bir şey hayal bile edemiyor, belki biz o aptal çirkin ayakkabılar ayağımızda Inverkeithing istasyonunda öylece dikilmiş duruyoruz ve çevredeki herkes bize bakıp şöyle düşünüyor:

Aptal.
Çirkin.
Aptal.
Çirkin.

[Eserin telif hakkı Duane Michals’a aittir. Görseller bilgilendirme amaçlı olarak kullanılmıştır.]

Günlerin getirdikleri

Nostalji

But I’ve been turning over in my mind the question of nostalgia, and whether I suffer from it. I certainly don’t get soggy at the memory of some childhood knickknack; nor do I want to deceive myself sentimentally about something that wasn’t even true at the time—love of the old school, and so on. But if nostalgia means the powerful recollection of strong emotions—and a regret that such feelings are no longer present in our lives—then I plead guilty. – Julian Barnes, The Sense of An Ending

Geçen hafta radyo dinlerken çok garip bir şey hissettim. Tanıdık gelen bir şarkıyı kimin söylediğini hatırlamayınca radyoya eğildim ve grubun ismini okudum. Böylece soruma birkaç saniye içinde cevap buldum ve soruma birkaç saniye içinde cevap bulabiliyor olmanın hissettirdiklerinin uzun süre etkisinde kaldım.

Müzik dinlemeye başladığım ilk günlerde istediğim müziğe erişebilmek pahalı ve çoğunlukla zor bir uğraştı. O günlerde benzer zevklere sahip arkadaşlarımın olması bugünlere göre daha değerli bir şeydi. Çünkü dinlemek istediğim her albümün kasedini alabilmek gücümü aşıyordu. Birçok arkadaşım gibi her ay iki kaset alabilecek kadar para ayırabiliyordum. O yüzden kendi satın aldıklarım kadar arkadaşlarımın aldıklarını da önemsiyordum. Herkesin birbirinin kasetlerini kopyaladığı yoğun günler geçiriyorduk.

Bayramda çoktandır yüzlerine bakmadığım kasetlerimi inceledim ve yıllardır o günlerdeki heyecanımın yanından bile geçemediğimi üzülerek fark ettim. Bir şarkıya ulaşabilmek, o şarkıda ne dendiğini anlayabilmek en çok o zamanlar değerliydi galiba.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Belki de faydalı bilgiler, Sanat üstüne

Monet gelirken

2012 yaz dönemini Özgür Sanatın 1000 Günü isimli sergiyle Cobra akımına ayıran Sakıp Sabancı Müzesi sonbaharda iddialı bir sergi açıyor: Monet’nin Bahçesi. Hiçbirinizi kandırmak niyetinde deÄŸilim, sakallarını her daim çok beÄŸendiÄŸim Monet benim en gözde ressamlarım arasında deÄŸil. Ancak tıpkı Picasso ya da Rodin gibi dünyanın en önemli sanatçılarından biri olan Monet’nin eserlerinin de ülkemizde sergilen(ebil)iyor olmasını heyecan verici buluyorum.

Bugün hem serginin verdiÄŸi coÅŸkuyu devam ettirmek isteyenler hem de merak edenler için Monet’nin önemli çalışmalarını görebileceÄŸiniz müzelerin beÅŸ tanesini gündelik bilgileri ve (eÄŸer yaÅŸadıysam) tecrübelerimle paylaÅŸmak istiyorum. Hazırsanız baÅŸlayalım.

1. Musée de l’Orangerie

Musée de l’Orangerie‘nin iki önceki paragrafta söylediklerimi yalanlamam için kurulduÄŸuna inanıyorum. Monet’nin bu müzenin iki salonu için özel sipariÅŸle yaptığı ve 1922 yılında Fransız hükümetine bağışladığı 8 duvar resminden oluÅŸan Nilüferler‘in sergilendiÄŸi sekiz ÅŸeklindeki salonlarda saatlerimi geçirebilirim (daha önce geçirdiÄŸimden yapabileceÄŸimi biliyorum). OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Fotoğraf çektim

Yaz

keci -keciler

Sweetgrass’tan bahsettiÄŸim yazıda anlatmıştım. Sarı çayırlarda otlayan çoÄŸu hayvan grubuna karşı büyük bir sevgi duyuyorum. Bu yaz ne mutlu ki bu tip sürüleri hem uzaktan izleme hem de aralarında dolaÅŸma fırsatı buldum. Bu sırada da gelecek günlerde o güzel manzaraya tekrar tekrar bakabileyim diye fotoÄŸraf çektim. Sizle de bu fotoÄŸrafların birkaç tanesini paylaÅŸmak istiyorum. Umarım beÄŸenirsiniz.

Yaza bu fotoğraflarla veda edelim. Dilerim bir dahaki sene daha çabuk biter.

inekler

 

 

Sanat üstüne

Edvard Munch’un gözleri

Kısa süre önce Glokom-net.org’dan Halil Bey’le Edvard Munch hakkında bir sohbetimiz olmuÅŸtu. Bu haftasonu Tate etc.‘da konuyla ilgili bir makale görünce Munch’un göz rahatsızlığının ayrıntılarını merakla okudum.

1930 yılında Munch’un saÄŸ gözünün içinde kanama baÅŸlamış ve ressam bu sorunuyla ilgili Norveç’in önde gelen göz doktorlarından Johan Raeder’e baÅŸvurmuÅŸ. Doktorun notlarında sanatçının sol gözünde yıllardır sorun olduÄŸu yazıyormuÅŸ. SaÄŸ gözündeki bu kanamanın ardından ressamın görüş yeteneÄŸi iyiden iyiye azalmış. Raeder Munch’a uzun süreli bir yatak istirahati tavsiye etmiÅŸ. Bu süre boyunca ressamın yazılı ya da sözlü hiçbir ÅŸekilde rahatsız edilmemesini istemiÅŸ. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N