Fotoğraf çektim, Seyahat

Haftasonu

Ani bir kararla geçen haftasonunu deniz kenarında geçirmeye karar verdim. Çoğunluğun yağmur korkusuyla dışarı çıkmadığı günleri tercih ettiğim için minik tatilim düşündüğümden daha keyifli geçti. Kumsaldaki sessizliğin üstüne havanın tam da istediğim gibi olması neşeme neşe kattı.

Denize girmek dışında sadece müzik dinlemeyi planlamıştım. Fakat zamanımı uzun yürüyüşler yaparak ve kitap okuyarak geçirdim. Bir gece ise bacaklarımı uzattım ve Hatice’nin verdiÄŸi “Lost in Austen” isimli dört bölümlük mini diziyi izledim. Saklayacak deÄŸilim, dizinin bazı sahneleri gerçekten komikti. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Proje: David Lodge

12. hafta: Woolf ve bilinç akışı

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

“Bilinç akışı (stream of consciousness) terimini cümle içinde ilk kullanan Henry James’in psikolog aÄŸabeyi William James olmuÅŸ. Bak bunu bilmiyordum, ilginçmiÅŸ” yazmışım her yerde yanımda dolaÅŸtırdığım için iyice buruÅŸan sarı not kağıdına.

Düzyazıda bilinç akışı temelde iki farklı yöntemle yapılabiliyor. Bunlardan ilki yazarının birinci tekil ÅŸahıs kullanarak dünyaya seslendiÄŸi ve tam da bu sebepten cümlelerine “Ben…” diyerek baÅŸladığı iç monolog kullanımıdır. Ä°kincisinde ise daha dolambaçlı bir yol izlenir. Üçüncü tekil ÅŸahıs ve geçmiÅŸ zaman kiplerinin tercih edildiÄŸi, rapor verir tarzda bir anlatımın benimsendiÄŸi bu yöntemin kökleri latif hanımefendi Jane Austen’e kadar uzansa da doruÄŸa Virginia Woolf, James Joyce, Dorothy Richardson gibi isimlerle çıkmıştır. Kelime seçimlerinin karakterlere uygun ÅŸekilde yapıldığı bu yolda “düşündü”, “merak etti”, “kendi kendine sordu” gibi bazı yüklemler bilinçli bir ÅŸekilde yazıdan çıkartılır.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Kitaplar, Proje: David Lodge

11. hafta: Lodge ve Auster ile isimler

Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.

Biriyle tanıştığımızda çoÄŸunlukla adının bir ÅŸeylerin sembolü olduÄŸunu ya da bu isme sahip olan varlıkla isim arasında büyük bir baÄŸlantı olduÄŸunu düşünmeyiz. Bize verilen adlar ya ebeveynlerimizin hayata karşı bakış açılarının ve gelecekle ilgili umut ve arzularının ya aile baÄŸlarının ya da dönemin moda anlayışının bir sonucudur. Soyadları ise dedelerimiz/atalarımızın kendilerine yakıştığını düşündüklerini sahiplenmeleridir. Ne isimlerimizin ne de soyadlarımızın varlığımızla büyük bir alakası yoktur. Bu açıdan baktığımızda konuyu daha da genelleÅŸtirirek “a rose by any other name would smell as sweet” diyenlere katılmamak elde deÄŸil. OKUMAYA DEVAM EDÄ°N