Sanat üstüne

Mevzu Manet ise gerisi teferruattır

Merhabeyn, ben geldim. Korona günlerinde müthiş bir paylaşımla aranızdayım. Gittiğim sergilerde kendi kendime aldığım notları kamuoyu ile paylaşmaya hiç utanmadan devam ediyorum. Brüksel’de müze ziyaretlerim sırasındaki atıp tutmalarımı burada yayınlayarak kendimi küçük düşürmemin ardından şimdi de Getty Müzesi‘ndeki Manet ve Modern Güzellik sergisi ziyaret notlarımı paylaşıyorum ki insan içine zaten çıkamadığımız bugünlerde iyice insan içine çıkamayacak duruma geleyim. Hazırsanız başlayalım.

Manet ve Modern Güzellik

  • Getty tarafından düzenlenen, Jeanne’ı diğer başyapıtlarla aynı seviyede gösterme sergisine hoşgelmişem.
  • “Washington’ın Plum’ı varsa benim de Jeanne’ım var, bakın benim de başyapıtım var, yeni aldım, 66 milyon dolarese, hayır asla kazıklanmadım. Jeanne… neredeyse bir Nana, neredeyse bir Folies-Bergère… heyt!” 
  • Bir Manet sergisine geldiğimde -ki itiraf etmeliyim şunca yıllık hayatımda ilk kez bir Manet sergisine geliyorum, aklımdan hep “mevzu Manet ise gerisi teferruattır.”, “I don’t know the question but the answer always Manet” gibi cümleler geçer. Yani şu an geçiyor. 
  • Aklıma gelmişken çok iyi bir sergi olduğunu okuduğum günden beri National Gallery’de açılan İmparator Maximilien’in İnfazı sergisine gidemediğim için biraz üzgünüm. 
  • Manet benim hayatta sevdiğim tek “kötü çocuk”.
  • Bu sergide neden hiç kimse konuşmuyor, yorum yapmıyor? Come on Americans, be a little French.
  • Sergi Manet’nin son dönem eserleri üzerine yoğunlaşmış. Bu ne demek? Kırda Öğle Yemeği falan görmeyi beklemeyin demek. Benim görmemem çok büyük bir sorun olmaz ama sen de Paul Getty’sen, sen de “son dönem eserleri” diyorsan Folies-Bergère’deki Bar’ı getirmeliydin. Üstelik Courtauld restorasyondayken… Bilemiyorum… Sonra “benim  66 milyon verdiğim Jeanne’imin diğer başyapıtlardan hiçbir farkı yok ablası.” Getir, koy yan yana, görelim farkı var mı yok mu? 
  • “He’s diagnosed with locomotor ataxia” = Paris’te yatmadığı kadın / erkek (?) kalmadığı için frengi olup bacağını kestirdi demenin tıpçası.
  • Fantin’in Manet portresini getirmişler. Ben bu serginin küratörü olsam Fantin’in Manet’yi ortaya ve diğer ressamları çevresine yerleştirdiği ismi A Studio at Les Batignolles olan ama ismi Manet’ye Saygı olsa şaşırmayacağımız grup portresini bu sergiye getirirdim. Çünkü Manet bu!
Manet’nin Portresi, Henri Fantin-Latour (1867)
  • Bir tefin üzerinde şarkıcı figürü çalışmış. Daha önce görmemiştim. Bahar bunu beğendi. Sahibi olan Zürihli private collector’a sevgiler.
  • Manet son dönemlerinde aynı portrelerden ne kadar çok yapmış. Daha önce fark etmemiştim. 
  • Ooo Boating de buradaymış. Bana modernizmin tanımını yapabilir misin Boating?
Boating, Édouard Manet (1874)
  • The Cafe Concert’taki kız Van Gogh’un da Paris günlerinde portresini yaptığı kız olabilir mi? Bu kızın mutsuzluğu > Plum’daki kızın şapşikliği.
The Café-Concert, Edouard Manet (1874)
  • Bilirsiniz ben ölüdoğada istiridye ölüdoğası severim. Ressamını zengin gösterir.
  • Arkadaşlar, ciddiyim! Neden tabloların önünü tamamen kapatıp 20 dakika falan “jöjöjö farforje” konuşmaları yapmıyorsunuz? Ortamdaki en konuşkan insanın ben olmam mantıklı bir durum değil. 
  • Plum da gelmiş ♡
The Plum, Édouard Manet (1877)
  • Bu Plum ile Degas’nın Absent İçenler’i hiç yan yana sergilenmiş miydi? Sergilenmediyse sergilenmeli bence.
  • Emilie Ambre’nin Portresi’nde hiç Manet olmayan bir şeyler var. Çok ilginç. Goya etkisi de tamamen bitmiş. Kesinlikle iyi değil ama kesinlikle çok ilginç. Ne demiş Bahar Malikmuk “Manet’nin bazan Manet olmaması
  • Ahh Suzanne, dertli Suzanne… Bu adam sana çok çektirmiş olabilir mi, Suzanne?
  • Suzanne’nin Limonluktaki Portresi’nde Manet karaları konuşuyor resmen.
  • Hiiiiii, ben bu Bob’ı hiç bilmiyordum. Ahah, pek tatlıymış. 
Bob, Édouard Manet (1876)
  • İnanmazsınız Sao Paulo’da bir Manet varmış. Vahşi, acayip bir Manet. Ama var mıymış? Varmış. Bu tabloyu kimse Maximillian ile karşılaştırdı mı acaba? Çünkü bence karşılaştırılmalı.
Sao Paulo Sanat Müzesi’nin Manet’si: Aslan Avcısı Mösyö Pertuiset
  • National Gallery’deki İmparator Maximillian’ın İnfazı sergisine gitmediğime her an daha çok pişman olduğum anlar yaşıyorum. 
  • Jeanne ile ilgili tüm ileri geri konuşmalarımı geri alıyorum. Cidden muazzam, muazzam, muazzammış. Gözlerimi alamadım. Vay canına, Manet’ye bak sen. Bunca yıl sonra hâlâ beni şaşırtabilen o erkek. Üstelik de kötü çocuk. Ahah.
Jeanne (İlkbahar), Édouard Manet (1881)
  • Jeanne aslen bir “natürmortlar şöleni”. Gördüğümüz şey bir kadın değil, adeta bir buket.
  • Manet’nin mektupları ♡ ben.
  • Manet’nin natürmortları, aah Manet’nin natürmortları. Fantin, seni köftehor, koyarsın tabii Manet’yi ortaya.
  • ABD’de neden bu kadar çok Manet olduğunu anlayamıyordum. Sanırım çözdüm. Édouard Bey sosyal çevresini o günlerde Paris’te takılmakta olan zengin Amerikalılar ya da onların Parisli metreslerinden oluşturmuş. Metreslerin etkisiyle bu zengin arkadaşlarımız Édouard’dan çok sayıda resim satın almışlar. Bakın zenginler aslında zevksiz, kendileri almayı akıl edememiştir demiyorum ama sayın Doktor Thomas Evans, Méry Laurent olmasa Manet alır mıydı, bence almazdı.
  • MoMA belki en görkemli ölüdoğayı satın alamamış ama görünce kalbimizi kendisine sunduğumuz bir güzelliği koleksiyonunda barındırıyor.
  • Bu sergiye sert önyargılarımla gelip memnun ayrılıyorum. Yaslı geldim, resmen şen gidiyorum. Umarım gelecekteki tüm sergilerde de bu kadar şanslı olabilirim.
Previous Post

Bir de bu yazilar var

Hiç yorum yok

Yorum yazın