Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Bu haftaki yazıyla ilgili planladığım ÅŸey Lolita‘nın örnek paragraflarını buraya kopyalamak ve sizlere “Ä°ÅŸte fancy prose budur.” demekti. Bu fikrimi söylediÄŸim bazı ÅŸahıslar beni kolaya kaçmaya çalışmakla suçlamasalar gönül rahatlığı ile yapacaktım da. Aslına bakacak olursanız muazzam güzellikte olduÄŸunu düşündüğüm ve zaten çok ilgi görmüş bir romanla ilgili hayran sessizliÄŸine gömülmenin kolaycılıkla bir alakası olmadığını düşünüyorum. Ãœstelik bu romanın ÅŸanssız bir yanı da var. Ä°nsanlar hakkında konuÅŸmaya baÅŸladıklarında (bana kalırsa konuÅŸmaya deÄŸecek tek ÅŸey olan) edebi güzelliÄŸini hep atlıyorlar. Orhan Pamuk’un bir baÅŸka kitap için yazdığı satırların Lolita‘da da geçerli olduÄŸunu düşünüyorum: Ä°nsanın dünyadaki yeri, edebiyatın temel iÅŸlevi, yazıyla insanoÄŸlunun yapabileceÄŸi derin ve harika ÅŸeyler bu kitaba duyulan ilgi ve öfkenin gürültü ve dumanı arkasında kaybolduÄŸundan bu eserin gerçek okuru Lolita‘yı yalnız ele almayı tercih eder ve kitabın tuhaflığı ve yabanlığı ile kavga etmek yerine gösterdiÄŸi hazlara ve parlaklığına yönelir.
Bu kadar sözün ardından bir deneme yapmaya hakkım olduğunu düşünüyorum:
Lolita, light of my life, fire of my loins. My sin, my soul. Lo-lee-ta: the tip of the tongue taking a trip of three steps down the palate to tap, at three, on the teeth. Lo. Lee. Ta.
She was Lo, plain Lo, in the morning, standing four feet ten in one sock. She was Lola in slacks. She was Dolly at school. She was Dolores on the dotted line. But in my arms she was always Lolita.
Did she have a precursor? She did, indeed she did. In point of fact, there might have been no Lolita at all had I not loved, one summer, a certain initial girl-child. In a princedom by the sea. Oh when? About as many years before Lolita was born as my age was that summer. You can always count on a murderer for a fancy prose style.
Ladies and gentlemen of the jury, exhibit number one is what the seraphs, the misinformed, simple, noble-winged seraphs, envied. Look at this tangle of thorns. [Ya da…]
Ä°ÅŸte “fancy prose” budur. “Yetmez” diyenler için gene de devam edeceÄŸim (gönülsüzlüğümü fark edip yazıyı burada terk edin!). Dikkat ederseniz romanın açılışında varolan ÅŸey daha önce Hemingway‘de gördüğümüz sözcük yinelemeleri deÄŸil, daha çok bir ÅŸiirde bulmayı umacağınız benzer seslerin tekrarıdır. Ä°lk paragraftaki “l” ve “t” harflerinin hükümdarlığını ve yüklemsiz “light of my life, fire of my loins. My sin, my soul”daki lirikliÄŸi lütfen gözden kaçırmayın. Bunun hemen ardından “dil” kelimesiyle ilgili bir metafor geliyor ki bence bu da çok akıllıca. Müzikal bir tınının fark edilebileceÄŸi ikinci paragraf ve romanın konusunu bilmeyen okuyucuya ipuçlarını veren (“She did, indeed she did” ÅŸiirselliÄŸini de atlamadan) üçüncü paragrafla okuyucu Lolita‘nın içine daha da çekiliyor.
Son paragraftaki Edgar Allan Poe’nun meÅŸhur ÅŸiiri Annabel Lee‘ye yapılan göndermeyi atlamamakta fayda var (Åžiirin ilgili kısmında ne der Poe? I and my Annabel Lee/with a love that the winged seraphs of heaven/coveted her and me) Zaten Lolita‘nın anlatıcısı Humbert Humbert daha sonraki bölümlerde genç kızlara olan ilgisinin küçük yaÅŸlarda aÅŸka düştüğü ve ölüm sebebiyle ayrıldığı Annabel isimli bir kız olduÄŸunu açıklar. Poe, ÅŸiirinde kıskanç melekleri sevgilisini elinden almakla suçlar ve avuntuyu Annabel’in mezarının yanına uzanmakta bulur. Humbert’ın avuntusu ise kendi Annabel’inin yerine geçecek küçük kızlar aramasıdır.
Nabokov’un ana dili olmayan Ä°ngilizce’yi bu kadar iyi kullanabilmesi ve tumturaklı düzyazı üslûbundaki baÅŸarısı takdire ÅŸayan. Fakat, bana kalırsa yazarın bu romanda en iyi yaptığı ÅŸey abartırsa can sıkabilecek bu üslûbu ayarında kullanabilmesi olmuÅŸ. Nitekim Lodge ilgili makalesinde fancy prose’un ilk örneklerinden birini de vermiÅŸ. John Lyle’ın 1578 yılında yazdığı Euphues: the Anatomy of Wit isimli romanı bir zamanlar çok ama çok popülermiÅŸ. Lyle tüm eserini ÅŸiirsel bir düzyazıymışcasına yazmışken (ve belki de tamamen bu sebepten ÅŸimdilerde adı sık anılmazken) Nabokov romanının farklı noktalarında “fancy prose”u hayranlık verici bir tadındalıkla kullanmayı bilmiÅŸ.
… diyerek bu haftanın da sonuna geldik. Siz de hayran olduÄŸum ÅŸeyleri anlatırken sıfatlara doyamadığımı fark etmiÅŸ oldunuz. Haftaya John Updike ve Rabbit Run‘la (run run take a drag or two) buradayım. Bence bu proje ÅŸu ana kadar iyi gitti. Siz ne düşünüyorsunuz? [cümlesiyle bir kere daha yazısını soru sorarak tamamladı çok sayın B. M. Guzelonlu]
3 Yorum
töbeee töbeee..anna lee nere lolita nere..kuzgunlar çarpsın seni bacım afedersin!
Bence de. Azmine hayranım.
Ayrıca her yeni yazı geldiÄŸinde de “A-a? 1 hafta oldu mu?” dediÄŸimi saklamayacağım.
@Hakan Malik, sanırım bir gerçek bir fan tepkisiyle karşı karşıyayız ÅŸu anda. :) Annabel Lee, Nabokov’a esin kaynağı olmuÅŸ, bunda sinirlenecek ne buldun bu kadar? Ä°lgili son paragrafta “Ladies and gentlemen of the jury, exhibit number one is what the seraphs, the misinformed, simple, noble-winged seraphs, envied. Look at this tangle of thorns” denmesinin sebebi
I and my Annabel Lee
with a love that the winged seraphs of heaven
coveted her and me
dizeleri deÄŸil midir yani? Ya da Humbert Humbert’in bir oÄŸlan çocuÄŸuyken ilk kez aşık olduÄŸu küçük kızın adının Annabel olmasını neye baÄŸlayabiliriz? (“I was a child and she was a child”). Dahası yazarının Lolita için ilk düşündüğü ismin ne olduÄŸunu hatırlayalım: The Kingdom by the Sea. Nein dummkopf yok Davut! BaÅŸka bir ÅŸey demiyorum bu konu hakkında. :)
@di, sen o haftaları bir de bana sor derim. Hiç tanımadığınız bir marketin kasa sırasında dahi kitap okuyan birini görürseniz şaşırmayın. Nedeni bu projedir. (Şikayet değil durum tespiti)