Bahar Malik
Goya gençlik günlerinde ne zaman para sıkıntısı yaÅŸamaya baÅŸlasa Real Academia de Bellas Artes de San Fernando yani Madrid’deki Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nin yetenek sınavlarına girip kapağı “maaÅŸlı” bir iÅŸe atmasını saÄŸlayacak diplomanın sahibi olmaya çalışırmış. Söylenenlere göre ressam üç kere girdiÄŸi bu sınavların ilk ikisinde jürinin oy birliÄŸi ile okula kabul edilmemiÅŸ.
Hayatta en çok merak ettiÄŸim konulardan biri sanatçının bu iki seçmede jüriye hangi tablolarını sunduÄŸudur. Goya ile ilgili birçok kitap ve Internet’te belki de yüzlerce kaynağı karıştırmama raÄŸmen bu soruma yanıt bulamadım. Oysa ilk ikisinde giriÅŸ izni vermeyen jürinin kalbini nasıl yumuÅŸattığı ve Akademi’nin kapısını nasıl açtığı hemen hemen her yerde yazar: 1780 tarihli Ä°sa Çarmıhta tablosu ile.
Ben bazı zamanlarda çok sevdiÄŸim Goya kitaplarımdan birini elime alıp bu tablonun olduÄŸu sayfayı açar ve Goya’nın gelmiÅŸ geçmiÅŸ en kötü tablosu ile dönemin Madrid’inin önde gelen sanat topluluÄŸuna kabul edilmiÅŸ olmasına gülerim. Eminim, bu öyküden baÅŸka birileri “yaÅŸam dersi” çıkartıp bu dersi allayıp pullayarak sunabilirler. Ama üzerine basarak söylüyorum: Bence bu olay sadece çok komiktir ve ötesi yoktur.
AÅŸağıda eski günleri yadetmek isteyenler için Goya yazılarına linkler veriyorum. Gündüz düşlerimizde bir sonraki bölümün ismi ise bir baÅŸka harika rüya olan “EÄŸer Mengs olmasaydı?”. Hepinizi beklerim.
1. Bye Bye Love / 2. Sansür / 3. Gene Goya
Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Bu proje kapsamında ilk kez tanıştığım yazarlarla ilgili yorum yaparken kurduÄŸum her cümle tek bir kitabına baÄŸlı kalacağı için hem çekiniyor hem de geriliyorum. Åžimdiye kadar yazarların diÄŸer eserlerini de okuyup haklarında daha fazla fikir edinerek problemime çözüm bulmaya çalıştım. Malcolm Bradbury’de ise bu çabaya girmedim. Ãœniversitede sosyoloji dersleri veren Howard Kirk’ün kahramanı olduÄŸu romanı The History Man (Tarih Adam) aynı zamanda benim Bradbury hakkında konuÅŸmamı saÄŸlayan tek yapıt olma özelliÄŸini de taşıyor.
Üzerimde üniversitenin ilk günleri nostaljisi yaratan nadir şeylerden biri Wes Anderson ve onun filmleridir. Bu filmleri düşünürken kendimi hep o günlerin halinde, tavrında hissederim.
Geçenlerde konuÅŸurken bir yakınım Anderson ile ilgili “aynı konuyu aynı kadroyla farklı filmlerde anlatan adam” dedi. Sanırım benim tüm filmleriyle ilgili geçmiÅŸte kalmış bir zamanın hassasiyetini duymamın sebebi de bu.
Ocak başında yeni filmi Moonrise Kingdom’ın ilk trailer’ı yayınlandı. Biz bazı zamanlarda, tüm aynılıklarına raÄŸmen yönetmenin filmlerini en sevdiÄŸimizden baÅŸlayarak listelemeye çalışırız. Siz de kendi listenizi paylaÅŸmak ister misiniz? Peki, favori karakter sıralamanız var mı?