ÇoÄŸunluÄŸun dehaların peÅŸinde koÅŸtuÄŸu bir dünyada, kendisini toplumdan ayıracak yetenekleri olmamasına ve hatta ileride çok fazla insan tarafından anılmayacak olmasına raÄŸmen döneminde iz bırakmış adamlara ve bu adamların hayatlarını kurcalamayı seven bir azınlığa rastlanabilir. ÖrneÄŸin, John Fowles’un “Wormholes”ünü okuyanlar, yazar için bu adamın John Aubrey olduÄŸunu fark etmiÅŸtir. Bu ilginin illa ki bir kiÅŸi üzerine yoÄŸunlaÅŸması elbette gerekmez ama bugünlerde bana “Senin garip adamın kim?” diye sorsalar cevabım “Gaspard-Félix Tournachon” nam-ı diÄŸer “Nadar” olur.
Nadar, babasının baskısı ile eczacılık okumaya çalışmış ama istediÄŸinin bu olmadığını anlayınca Paris’e kaçıp gazetecilik yapmaya baÅŸlamış bir on dokuzuncu yüzyıl bıyıklısı. Aynı dönemlerde roman yazdığı ve karikatürist olarak para kazandığı da biliniyor. Ama onu günümüze ulaÅŸtıran özelliÄŸi fotoÄŸrafçılığıdır. 1850’lerde fotoÄŸraf çekmeye baÅŸlayan Nadar, pek çok ünlü ismi stüdyosunda ağırladı ve sonraki yüzyıllara Victor Hugo, George Sand, Delacroix gibi pek çok sanatçının siyah beyaz siluetlerini bırakan isim oldu.
Ve fakat Nadar’ın özellikleri bununla bitmez, aksine baÅŸlar ve ilerledikçe ilginçleÅŸir. FotoÄŸrafçılığını geliÅŸtirdikçe yeni ilgi alanları geliÅŸtiren Nadar, tarihteki ilk erotik fotoÄŸraflara imza atan isimlerden biri. 1860’lara doÄŸru bir baÅŸka ilgi alanı edindi kendisine: Balonculuk. Le Géant ismini verdiÄŸi bir balon yapan Tournachon, bununla havalanıp ilk defa havadan çevreyi fotoÄŸraflayan insan ünvanını elde etti. Balonu Jules Verne’e de ilham kaynağı oldu ve Verne’in ünlü Balonla BeÅŸ Hafta romanı böyle ortaya çıktı. Yazarla yakın arkadaÅŸ olan fotoÄŸrafçı onun romanlarındaki bazı karakterlerin de ta kendisidir.
Nadar’ın destek verdiÄŸi bir diÄŸer grup ise daha sonraları Ä°zlenimciler olarak tanımlanacak genç ressamlardır.1874 yılında, meÅŸhur Paris Salonu sergisine kabul edilmeyen bu sanatçılara stüdyosunun kapısını açıp onların tablolarını burada sergilemesini saÄŸladı. Bu sergiyi gezen eleÅŸtirmen Louis Leroy, yazdığı makalede sergideki ressamlardan birinin eserinin ismi olan Ä°zlenim: Gün DoÄŸumu ile dalga geçmek için gruba Ä°zlenimciler diye seslenince bu isim baki kaldı.
Benim kendisi ile ilgili en ilginç bulduÄŸum anı ise Nadar’ın bir zincirin baÅŸlangıç noktası olduÄŸu Manet’nin meÅŸhur Olympia’sının çizilme hikayesidir. Bu olayla ilgili okuduÄŸum sekiz/dokuz kaynağın her birinde farklı bir hikaye olsa da bu blogun yazarı olarak elbette bana en ilginç gelenini anlatacağım. Janis Tomlinson’un eÄŸer Robert Hughes daha iyisini yazmasaydı “En sevdiÄŸim Goya kitabı” demekten çekinmeyeceÄŸim, kütüphanemin nadide parçalarından olan Francisco Goya y Lucientes isimli biyografisinde okuduÄŸuma göre Charles Baudelaire, arkadaşı olan Nadar’a Ä°spanya’ya gittiÄŸinde Goya’nın çizdiÄŸi Alba Düşesi olduÄŸu iddia edilen nü tablonun (“Çıplak Maya“) fotoÄŸrafını çekmesini rica eder. Nadar bu ricayı kırmaz ve bir süre sonra fotoÄŸrafı ÅŸaire teslim eder. Baudelaire, fotoÄŸrafı sergilemesi için Gustave Moreau’ya verir. Moreau’nun evinde bu fotoÄŸrafı gören Manet’nin stüdyosunda bir süre sonra dünyanın en güzel kızıllarından birinin erotik bir çıplak tablosu oluÅŸur.
Böyle bir adamdır Nadar. Tamamen kendine özgü ilgi alanlarına ve neslinin önemli hareketlerinde arka plandaki parmağına gülümseyebileceğiniz o garip adamlardan. Aslına bakacak olursanız, fotoğrafçılığı ayrı bir konu. Onu bir kere daha konuşacağız.
Hiç yorum yok