Etiket:

Paris

Güzel şeyler

Güzel ÅŸeyler no.6: Gail Albert Halaban’in Paris fotoÄŸrafları

gail-albert-halaban-paris

1970 doÄŸumlu Amerikalı fotoÄŸrafçı Gail Albert Halaban’in Vis-à-Vis Paris isimli Paris binalarını ve o binalarda yaÅŸayan insanları konu alan fotoÄŸraf serisini ilk gördüğüm zaman o ana kadar Paris’te çektiÄŸim bütün fotoÄŸrafları çöpe atmaya karar verdim. Neyse ki sonra biraz sakinleÅŸebildim de anılarım benimle kaldı.

Paris Manzaraları’ndaki Edward Hoppervari havanın ne kadar da hoÅŸ olduÄŸunu düşünürken bir de ne göreyim, fotoÄŸrafçının Hopper Redux isimli bir serisi daha var ve o serisi de Paris fotoÄŸrafları kadar heyecan verici.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sanat üstüne

Seni şakacı

Robert Doisneau nüktedan fotoÄŸraflarıyla tanınan Fransız bir fotoÄŸrafçı. Kendisi Le baiser de l’Hotel de Ville (Nazlı yare Hotel de Ville’de bir öpücük kondurdum, 60 yıldır konuÅŸuluyor) isimli fotoÄŸrafıyla hem dünya çapında hem de Ä°stanbul’un bilumum kafe ve restoranlarında tanınan bir isim.

Doisneau, 1948 yılında Rue de Seine üzerindeki antikacı Galerie Romi’nin vitrinine yerleÅŸtirilmiÅŸ çıplak kadın tablosuna Parislilerin verdiÄŸi tepkileri fotoÄŸraflamış. Bugün bu fotoÄŸraflar hakkında birazcık konuÅŸmak istiyorum. Ama önce “Bu Galeri Romi de ne?” diyenler için gelsin. Galerie Romi iÅŸte bu:

Bob Giraud et Romi au 15 de la rue de Seine 1947 OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Güzel şeyler

Güzel ÅŸeyler no.2: Tom Palumbo’nun Paris’i

Ä°ki ay öncesine kadar Tom Palumbo’nun adını duymamıştım. Bugün bile hakkında çok fazla ÅŸey bilmiyorum. 1921 yılında doÄŸmuÅŸ ve 2008’e kadar yaÅŸamış bir moda fotoÄŸrafçısıymış. Kitapların gücüne inandığım için hakkında yazılan bir ÅŸeyler var mı diye araÅŸtırdım ama maalesef sonuç elde edemedim.

Ä°ki ay önce Palumbo birdenbire hayatıma girdi çünkü 1962 yılında Les Halles’de çektiÄŸi fotoÄŸrafları gördüm. O günden beri zaman zaman bu fotoÄŸrafları düşünüyorum. Her ÅŸeyiyle bir seti andırmasına ve elli bir sene önce çekilmesine raÄŸmen bugünden ve çevremdeki her yerden daha gerçekmiÅŸ gibi görünmeleri beni çok etkiledi.

Many scenes around Les Halles (which no longer exists as it did then).

-Tom Palumbo

tom palumbo 01

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Kısa kısa, Seyahat

Paris

Geçen hafta, “Paris is always a good idea” diyerek ÅŸehri ziyaret ettim. Daha önce hiç bu mevsimde gitmemiÅŸtim. Mayıs Paris’inin hem çok iyi yanları hem de bazı kötü yanları var. Åžehrin bahçelerinin çiçeklenmesi, gün ışığından daha uzun süre yararlanma, lavanta kokuları ve mevsimin güzelliÄŸinin getirdiÄŸi diÄŸer etkiler harikulade. Ama maalesef Paris çok kalabalık. Galiba tahmin ettiÄŸimden daha fazla sayıda ölü iyi Amerikalı varmış ve her iyi Amerikalı gibi ölünce Paris’e gitmiÅŸler (bu kuralın Japonlar için de iÅŸlediÄŸine kanaat getirdim).

Gerçek bir sosyal medya özürlüsü olarak bir süre önce (sonunda) bu blog için bir twitter hesabı aldım. BaÅŸlarda güncelleme ile ilgili problemler yaÅŸadım (çünkü unutuyordum) ama Paris gezisini bir fırsat olarak görüp düzenli güncellemelere baÅŸladım. Yeni yazılardan haberdar olmak ve mini bilgi/haber/düşüncelerimi duymak ya da fotoÄŸraflarımı izlemek isterseniz @guzelonlublog‘u takip edebilirsiniz. Paris’le ilgili daha fazlası da bu hesapta mevcut.

paris

Bu Paris gezimin teması “Paris’te turist olmak”tı. Bazı arkadaÅŸlarım dalga geçtiler ama söylemekten çekinmiyorum: Eyfel’e bile çıktım. Bir sabah ise Versailles Sarayı’na gittim. Bugünkü yazımı orada çektiÄŸim mavi Versailles gökyüzü ile bitirmek istiyorum. Senelerdir göğe bakmadığımı dehÅŸetle fark ettiÄŸim o günden sonra gökyüzüne bakma konusunda bir takıntım oluÅŸtu. Hele de böyle güzelse saatlerce gözlerimi yukarı dikebilirim.

Madem artık sosyal medyada varım, o zaman fotoğraf hakkında şu önemli açıklamayı yapmadan yazıyı sonlandırmayayım: #nofilter.

versailles

Günlerin getirdikleri

Anılar

En sevdiÄŸiniz rengin, hayatınızı deÄŸiÅŸtiren yönetmenlerin, hayvan eÅŸleniÄŸinizin ya da sevgilinizin hayvan eÅŸleniÄŸinin merak edildiÄŸi günümüz anketleri beni çok korkutur. Bu tarz sorularla karşılaÅŸtığımda arkamı dönüp gitmek isterim. Oysa geçen gün yatağımdayken “keÅŸke birisi en büyülü müze anımı öğrenmek istese” diye düşündüm. Bir süredir bekliyorum ama maalesef kimse sormuyor. Ä°ÅŸte bu yüzden bu blog’da kendime bu soruyu yöneltmeye karar verdim: “Evet sayın B.M. Acabo, lütfen (lütfen!) bize en büyülü müze anınızı anlatır mısınız?”

TeÅŸekkürler! Elbette anlatırım. Birkaç sene evvel bir arkadaşımla Paris’e gittik. Arkadaşımın ÅŸehre ilk gidiÅŸi olduÄŸundan klasik bir turist turu planlamıştı. Ben ise daha çok aylaklık yapma peÅŸindeydim. Giderken yanımda Julian Barnes’ın Medusa’nın Salı ile ilgili güzel makalesini de götürmüştüm. Niyetim, Louvre’a uÄŸrayıp tablonun karşısında makaleyi okumaktı. Arkadaşımın Louvre Müzesi’nde geçirdiÄŸi günün akÅŸamının bu planım için ideal zaman olduÄŸuna karar verdim. Onunla müze kapanış saatinde tablonun önünde buluÅŸmak için sözleÅŸtik. Ben on dokuz otuz sularında mekana girdim. Ãœst kata çıkıp tablonun ressamı Gericault’nun Medusa’nın Salı‘ndan önce benzer temayı iÅŸlediÄŸi tabloları inceledim. Makalede bahsedildiklerini bildiÄŸimden fotoÄŸraflarını çektim. Ardından aÅŸağı inip dev tablonun karşısındaki banka yerleÅŸtim ve küçük kağıtlara bastığım yazıyı okumaya baÅŸladım.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N