Artık iyice yaÅŸlandığımdan mı yoksa çalışmaktan sıtkım sıyrıldığından mı bilemiyorum ama ne Internet’te ne kitaplarımın arasında yeterince vakit geçirebiliyorum. Son bir ayda iki büyük Internet baÅŸarım var.
- Jonathan Franzen’ın çok konuÅŸulan makalesini yayımlandıktan üç hafta sonra sonunda okuyabildim. Geç kalmış olsam da tebrik etmek isteyenleriniz varsa kabul ederim çünkü önce konuÅŸulanları duymuÅŸ sonra makaleyi okumuÅŸ biri olarak konuÅŸanların büyük çoÄŸunluÄŸunun Franzen’ın uzun ve yeni bir ÅŸey söylemeyen makalesini bitiremediklerine emin gibiyim.
- Ä°nternet’i okumayıp resimlerine baktığım anlarda bugün bazılarını sizinle paylaÅŸacağım çok güzel fotoÄŸraflar buldum.
Sizlerle daha önce “müze ziyaretçileri” baÅŸlıklı yazıda sanatı takdir eden insanların fotoÄŸraflarını paylaÅŸmıştım. Bu yazıdan sonra da takıntılı bir ÅŸekilde bu fotoÄŸraflardan aramaya devam ettim ve dün gece fark ettim ki bu sayede elimde Goya tablolarıyla ilgili çok sayıda fotoÄŸraf birikmiÅŸ. Bugün bunların en ilginçlerini sizle paylaÅŸmak istiyorum çünkü çok güzeller ve neden paylaÅŸmayayım ki?
Ä°lk fotoÄŸrafı, Martine Franck‘ın 1993 yılında Prado Müzesi’nde çektiÄŸi bir dizi fotoÄŸrafın arasında buldum. Goya’nın 3 Mayıs 1808 adlı tablosunu inceleyen ziyaretçi, dikkatini Fransızlar tarafından infaz edilmiÅŸ Ä°spanyol direnişçilerine vermiÅŸ. Benim bu tablodaki en sevdiÄŸim detay merkeze yerleÅŸtirilmiÅŸ beyaz gömlekli direnişçinin sol kolunun altındaki korkuyla ölümü bekleyen adamdır (sevmek için garip bir detay olduÄŸunun farkındayım).
Elliott Erwitt’in 1995 yılında gene Prado Müzesi’nde çektiÄŸi Giyinik Maya hemen yanında asılı Çıplak Maya ve izleyicileri fotoÄŸrafı içinde barındırdığı mizah dolayısıyla tanınır. Oysa ben fotoÄŸraftaki estetiÄŸi mizahından daha çok seviyorum. Bu arada Jacob Cohen isimli giyim markası Elliott Erwitt’in bu fotoÄŸrafıyla birlikte birkaç meÅŸhur eserini daha uyarlayarak yeni kampanyalarında kullanmış. AÄŸzımın saÄŸ kenarıyla güldüm, isterseniz siz de ÅŸuradan bakıp gülebilirsiniz.
Elliott Erwitt’in bir diÄŸer Maya fotosunu buraya ekleyeyim ki kaybolmasın.
AÅŸağıda fotoÄŸrafı (yanılmıyorsam) Harry Gruyaert 1993 yılında Prado Müzesi’nde çekmiÅŸ.
Aranızda Prado Müzesi’ni gezeniniz olmuÅŸ muydu? Prado Müzesi’nin en deÄŸer verilmeyen köşesi olduÄŸuna düşündüğüm Goya’nın halı desenlerinin olduÄŸu en üst kattaki bu fotoÄŸrafa rastlayınca sevindim. Ben gençlik zamanlarıymış, henüz amatörmüş, zaten pek derin de deÄŸilmiÅŸ gibi konulara hiç takılmadan ressamın halı desenlerini pek severim. Tarihin bu kadar naif çizimleri günümüze ulaÅŸtıracak kadar merhametli olması hoÅŸuma gidiyor sanırım.
Konusu açılmışken sorayım: Yıllardır bir sanat tarihçisi Goya’nın halı desenleriyle Jean-Baptiste Oudry’nin halı desenlerini karşılaÅŸtıran bir çalışma yapmış mıdır acaba diye düşünüp dururum (her gece yatağıma uzandığımda on dakika kadar). Bilginiz var mı? Böyle bir çalışmadan çok ilginç sonuçlar çıkacağına eminim.
Bir sonraki fotoÄŸrafın hikâyesi üzücü. BudapeÅŸteli bir Yahudi olan Baron Mór Lipót Herzog’un aralarında Goya ve El Greco’nun da bulunduÄŸu harika bir klasik tablo koleksiyonu varmış. Herzog 1934 yılında ölmüş. Koleksiyonun miras kaldığı ailesinin kaderini de tahmin edebiliyorsunuzdur. 1944 yılında, Naziler, Herzog’un bu koleksiyonunu BudapeÅŸte yakınlarındaki Budafok’ta ele geçirmiÅŸler. FotoÄŸrafta Goya tablosuna bakarken beÄŸenilerini gizleyemeyen nazi polislerini görüyorsunuz. Stendhal sendromuna yakalandı yakalanacaklar gibi bir halleri yok mu?
1957 yılında evlerinde yeni yıl partisi veren tiyatro yapımcısı Gilbert Miller, sevgili eÅŸi Kitty Miller ve arkadaÅŸları Alfred Eisenstaedt tarafından fotoÄŸraflanmış. Dörtlünün umursar görünmedikleri duvardaki tablo Goya’nın Don Manuel’i. Kitty’nin babası ölürken Don Manuel’i kızı ve Metropolitan Museum of Art’a bırakmış. O günlerde tablo yılın altı ayı Met’te, altı ayı ise Kitty’de kalıyormuÅŸ.
Bu fotoÄŸrafa “duvarda bir Goya varmış yokmuÅŸ umrumda deÄŸilken kankalarımla ÅŸampanya yudumlama keyfi” adını koydum. Ara sıra bakıp iç geçiriyorum.
Büyük finali Martine Franck’la yapacağım. Bana kalırsa Franck’ın 1993’teki Madrid seyahatinde çektiÄŸi en baÅŸarılı fotoÄŸraf eÅŸi Henri Cartier-Bresson’un Goya’nın Kara Resimleri’nden La romerÃa de San Isidro‘yu incelediÄŸi bu çalışması. Bu eserin de literatürümde bir ismi var elbette: “Takdir ettiÄŸim adam, takdir ettiÄŸim diÄŸer adamı takdir ederken”
Vedalardan nefret ederim! O yüzden lütfen uÄŸurlamaya gelmeyin, ben sessizce çıkarım. Çıt…
[FotoÄŸrafların telif hakkı fotoÄŸrafı çeken sanatçıya aittir. Güzelonlu’da tanıtım amaçlı kullanılmıştır.]
Hiç yorum yok