Kısa kısa, Seyahat

Paris

Geçen hafta, “Paris is always a good idea” diyerek ÅŸehri ziyaret ettim. Daha önce hiç bu mevsimde gitmemiÅŸtim. Mayıs Paris’inin hem çok iyi yanları hem de bazı kötü yanları var. Åžehrin bahçelerinin çiçeklenmesi, gün ışığından daha uzun süre yararlanma, lavanta kokuları ve mevsimin güzelliÄŸinin getirdiÄŸi diÄŸer etkiler harikulade. Ama maalesef Paris çok kalabalık. Galiba tahmin ettiÄŸimden daha fazla sayıda ölü iyi Amerikalı varmış ve her iyi Amerikalı gibi ölünce Paris’e gitmiÅŸler (bu kuralın Japonlar için de iÅŸlediÄŸine kanaat getirdim).

Gerçek bir sosyal medya özürlüsü olarak bir süre önce (sonunda) bu blog için bir twitter hesabı aldım. BaÅŸlarda güncelleme ile ilgili problemler yaÅŸadım (çünkü unutuyordum) ama Paris gezisini bir fırsat olarak görüp düzenli güncellemelere baÅŸladım. Yeni yazılardan haberdar olmak ve mini bilgi/haber/düşüncelerimi duymak ya da fotoÄŸraflarımı izlemek isterseniz @guzelonlublog‘u takip edebilirsiniz. Paris’le ilgili daha fazlası da bu hesapta mevcut.

paris

Bu Paris gezimin teması “Paris’te turist olmak”tı. Bazı arkadaÅŸlarım dalga geçtiler ama söylemekten çekinmiyorum: Eyfel’e bile çıktım. Bir sabah ise Versailles Sarayı’na gittim. Bugünkü yazımı orada çektiÄŸim mavi Versailles gökyüzü ile bitirmek istiyorum. Senelerdir göğe bakmadığımı dehÅŸetle fark ettiÄŸim o günden sonra gökyüzüne bakma konusunda bir takıntım oluÅŸtu. Hele de böyle güzelse saatlerce gözlerimi yukarı dikebilirim.

Madem artık sosyal medyada varım, o zaman fotoğraf hakkında şu önemli açıklamayı yapmadan yazıyı sonlandırmayayım: #nofilter.

versailles

Sanat üstüne

Sen ölürken

Geçen yaz başında en sevdiÄŸim Goya kitabının yazarı olan Avustralyalı sanat tarihçisi Robert Hughes’un bütün kitaplarını okumaya bir kere daha karar verdim. Bu, bu kararı son beÅŸ sene içinde dördüncü ya da beÅŸinci kez veriÅŸim olduÄŸundan, uygulamaya geçmeyi çok önemsedim ve aynı gün Hughes’un Roma’yı anlattığı adından kesinlikle anlaşılamayan Rome isimli kitabını satın aldım. Kitabı güneÅŸli bir günde, sıcaktan ustalıkla kaçarak ulaÅŸtığım büyük aÄŸaçlarla kaplı mahalle parkımızda okumaya baÅŸladım ve yaz boyunca okumaya devam ettim.

Bu kitap, Hughes’la ilgili önyargılarımın pekiÅŸmesini de saÄŸladı. Yazdığı makalelerdeki katılmadığım fikirlerinde bile beni gülümseten bu adamla tanışıp görüşsek çok eÄŸlenebileceÄŸimizi düşündüm. Hughes, bana takılmasından zevk alacağım o nadir insanlardan biriydi.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Kitaplar

Kitaplar

kitapBugün sizi iyi yetiÅŸtirilmiÅŸ bir güneyli hanımefendisi misali “hühü” diye selamlıyorum. Nasılsınız acaba?

Her yıl kitabevi dolaÅŸma sıklığımın biraz daha azalması beni üzüyor. Internet’ten alışveriÅŸin çok kolaylaÅŸmasına ve dahası mobil okuma araçlarına karşı koyamıyorum (Kindle’ın her yeni çıkan versiyonu bir öncekinden daha güzel). Ama bir yandan da “kitaba sahip olma” isteÄŸimi durduramıyorum. Bu romantizm mi yoksa eski kafalılık mı henüz karar veremedim. Her ÅŸeye raÄŸmen sevdiÄŸim bir kitabevini ziyaret ediÅŸimde hissettiÄŸim mutluluk hâlâ öylesine güzel ki.

Geçen hafta da bu ziyaretlerimden birini gerçekleştirdim. Bu sefer aldığım kitaplar ise Sıradan Kadınlar Düşü (Samuel Beckett), Bir Kapıdan Gireceksin (Umut Tümay Arslan), Gizli Tarih (Donna Tartt), Rus Edebiyat Dersleri (Nabokov), Bir Son Duygusu (Julian Barnes) ve Boş Koltuk (J. K. Rowling) oldu.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Sanat üstüne, Sinema, Tiyatro

Videolar

Internet’in çöplük gibi kullanımı gün geçtikçe yaygınlaÅŸsa da bilgiye ve ilgi alanlarına ulaÅŸmayı bu derece kolaylaÅŸtırıyor olması yüzünden bu platform beni hâlâ büyülemeye devam ediyor. Galiba bu yüzden rss takip etmedeki coÅŸkumu ve youtube’da geçirdiÄŸim zamanları çok seviyorum. “Bahar, Youtube’da neler izliyorsun?” sorusunu çok sık duymaya baÅŸladığım için geçen hafta izlediÄŸim on yüz milyon videodan birkaç tanesini bugün sizlerle paylaÅŸmaya karar verdim.

Ä°lk videoda David Lynch 2012 Paris Photo etkinliÄŸinde sergilenen eserler arasından seçtiÄŸi 99 fotoÄŸrafı kendi bakış açısıyla yorumluyor. Paris Photo, Lynch’in bu seçimiyle yeni bir gelenek de baÅŸlattı. Her sene davet edilen bir kiÅŸinin sergiden seçeceÄŸi fotoÄŸraflar bir kitapta basılacak. Tıpkı Lynch’inkinin “Paris Photo Seen By David Lynch” ismiyle kitaplaÅŸtırıldığı gibi.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

Bugün Cuma

benim pembe kolaj hayatim

Aslında bugün buraya yazacak bir ÅŸeyim yok. Ama bir hafta önce yaptığım “ufak” bir hatadan dolayı blog’umu kaybettim ve ancak bu sabah yeniden kazanabildim. Bu sevinç bende bir ÅŸeyler anlatma ihtiyacı doÄŸurdu.

Eski zamanlarda yazdıklarımı takip edenler, ufakken yaÅŸadıklarımı kaydetme tutkusuna yenik düşerek birkaç talihsiz gün geçirdiÄŸimi (belki) hatırlar. Günümüzde bunu yapmanın, benim heves ettiÄŸim günlere nazaran çok kolay olduÄŸunu fark edince bir ay boyunca her anımı kaydettim ve bu albümün ismine “baaaaranımın olaÄŸanüstü sıkıcı hayatı” koydum. Elit yorumlarım ve en sevdiÄŸim fotoÄŸraflar özel hayatın gizliliÄŸi prensibine kurban gidince geriye yukarıdaki seçki kaldı.

Pek çok insanın blogların sonunun geldiÄŸini düşündüğünü biliyorum. Oysa ben bugünlerde blogların altın çağını yaÅŸadığı kanaatindeydim. Bazen o kadar güzel ÅŸeyler okuyorum ki bu güzelliÄŸin yanından bile geçemiyor olma kompleksim zaten çok sık hissetmediÄŸim yazma hevesimi iyiden iyiye köreltiyor. Neyse tüm bunları boÅŸverelim ve bu “yaÅŸasın Cuma!” gününü her bir fotoÄŸrafın baÅŸka türlü güzel/ilham verici olduÄŸu ÅŸu blog yazısıyla kutlayalım: yaÅŸasın cuma linki.