Son dönemde Küçük Prens ile ilgili kendimi çok baskı altında hissediyorum. Tanıdığım ya da tanımadığım pek çok insandan Küçük Prens’in çocukluklarından itibaren kendilerini ne kadar etkilediğini duydum/okudum. Bir süredir “küçük prens kadını” diye bir kavramın varolduğuna kesinlikle inanıyorum. İşin benim adıma ilginç tarafı ise şu: Ben bu kitabı hiç okumadım. Daha da ilginci ise şu: Bu kitabı okumak için hiçbir zaman bir istek duymadım.
Hayatta küçük prens kadınlarına karşı bir cevabım olmadığını düşünmeyin, lütfen. Muzaffer İzgü ve çocukluğumda içinden çıkmadığım halk kütüphanesi sağolsun. Bence ben bir Ökkeş kadınıyım. Bu-baa!
Elbette ki bir Ökkeş kadını olmam Küçük Prens ürünlerindeki küçük göndermeleri yakalamama engel değil. Aksine, gerçek bir Ökkeş kadını gibi güç, performans, kapasite ve dikkate sahibim. Bundan olsa gerek geçenlerde karıştırdığım Küçük Prens kitabındaki bu ufaklığı da kaçırmadım. Ökkeş’in yeni baskılarına deniz kenarında duran keşiş gibi giyinmiş kahramanımızın uzaktan çizilmiş bir resminin eklenmesi konusundaki çalışmalarım tüm hızıyla sürüyor.
3 Yorum
Ben “küçük prens kadını” olmak için Küçük Prens okumak gerekmediğini hatırlatmak istedim. Üstelik aynı zamanda hem “küçük prens kadını” hem de “ökkeş kadını” olunabilir diye düşünüyorum.
Üzülme yani.
Emre, hikâyeyi bildiğini sanıyorum: Ucunda bir cüce olan kolye taktığımı sanırken Deniz onun bir cüce değil; küçük prens olduğunu söyledi bana. Ve açıkçası kolyemi ucundakini bir cüce sanırken daha çok seviyordum. Sanırım Ökkeş büyüdüm, Ökkeş kalacağım.
ökkeş gerçek bir kahramandı. neden sonra bitti.