Sanat üstüne

Sonunda konuyu Edgar Degas Beye bağladığım yazı

Size bir şey anlatacağım:

Birkaç gün önce Fondation Louis Vuitton’da açılan Modern Sanatın Simgeleri: Shchukin (Åžukin) Koleksiyonu sergisine gittim. Sekizinci salona henüz girmiÅŸtim ki aniden “müthiÅŸ” biçimde sıkıldığımı hissettim ve bu sıkıntı bütün bedenime yayıldı. O ana kadar yaÅŸadığım ÅŸeyler:

  1. Uyanmak zorunda kalmak ve soğuk havada evden çıkmak
  2. Son anda yetiştiğim Louis Vuitton otobüsünden kalabalık dolayısıyla indirilmek (soğukta yeni otobüsü beklemek)
  3. Biletim olmasına rağmen biletsiz insanlarla (500 kişi civarı) içeri girmek için sıra beklemek (soğukta)
  4. Aç kalmak
  5. Louis Vuitton binasına yaptıkları battaniye desenlerine sinirlenmek

Åžunu da söylemeliyim. EÄŸer iyi bir sergide olsaydım bu ufak tefek mızmızlanmaların hiçbirini umursamayacaktım. Serginin yarısını bitirdiÄŸimde birden parmak uçlarıma kadar yayılan sıkıntının asıl sebebi yukarıda saydıklarım deÄŸildi. Sıkılmıştım çünkü artık iyi bir sergide olmadığıma karar vermiÅŸtim. Haksızlık etmek niyetinde deÄŸilim. O yüzden durumu açıklayayım. Sergei Ivanovich Shchukin 1800’lerde doÄŸmuÅŸ Rus bir iÅŸ adamıymış (Bkz. yukarıdaki bıyıklı). Aynı zamanda bir sanatsever ve koleksiyoner olan Shchukin, Fransa ziyaretleri sırasında çok sayıda tablo satın almış. Ä°ÅŸ adamı eski ustaların eserlerini toplamak yerine Matisse, Gauguin, Van Gogh, Monet, Rousseau gibi o günlerde (hele ki ülkesinde) az tercih edilen ressamlara yönelmiÅŸ ve bu sanatçılara ait büyük bir koleksiyona sahip olmuÅŸ.Louis Vuitton’da açılan sergiyle Shchukin’in topladığı eserler ilk kez Paris’e geri dönmüş. Böylece demin saydığım isimlere ek olarak Picasso, Vuillard, Renoir, Sisley, Braque gibi pek çok ismin eserlerini görebileceÄŸimiz bir sergi oluÅŸturulmuÅŸ. Peki benim sorunum neydi?

Paris’te açılan sergilerin şöyle bir yanı oluyor: Ä°nsanı şımartıyorlar, insanı deÄŸerli hissettiriyorlar, insana diyorlar ki: “senin bir ÅŸey düşünmene gerek yok, ben senin yerine her ÅŸeyi düşünürüm. Hatta senin düşünmediklerini de düşünür, seni ÅŸaşırtır, seni sürprizlerimle havalara uçururum.” Ä°ÅŸte bu serginin problemi buydu. Shchukin’in topladığı eserler, kendi yaÅŸadığı günlerde bu eserleri toplamaya karar vermesi açısından önemliydi. Dedem Shchukin olsaydı, ona çok büyük bir minnet duyardım. Bu sergi Ä°stanbul’da açılsaydı her haftasonu en az bir kere ziyaret de ederdim ama 2017 yılında Paris’in en önemli sergi alanlarından birinde görmek istediÄŸim sergi bu deÄŸil benim. Louis Vuitton’un bir önceki sergisinde de bütünlük sorunu vardı ama orada sergilenen her eserde kalbine yediÄŸin tokadı çok net hissettiÄŸin için umursamıyordun. MuhteÅŸem bir Rothko, muhteÅŸem Bacon’lar, en muhteÅŸem Hodler, Bonnard’ın güzelliÄŸi, Kallela, “aa Schjerfbeck de getirmiÅŸler” derken serginin bittiÄŸini anlamıyordun. O sergide Paris’in herhangi bir müzesinde zaten görebileceÄŸin Matisse’ler yoktu. Olabilecek en iyi Matisse vardı. Ve tüm bunlar o sergiyi kurtarıyordu. Ama sekizinci salona girdiÄŸimde bu sergiyi benim gözümde kurtarabilecek bir ÅŸey yoktu.

Bu sıkılmamın bana hiç ummadığım bir faydası oldu. Odanın ortasında durmuÅŸ, sergiyle ilgili düşünürken karşımdaki Degas balerini dikkatimi çekti ve ona doÄŸru yürümeye baÅŸladım. “Neden ilgini çekti?” diye soracaksınız. Çok güzel bir soru, sorduÄŸunuz için teÅŸekkürler. Esere ilgiyle yönelmemin iki sebebi vardı:

1. Ä°ki gün öncesinde ziyaret ettiÄŸim Henri Fantin-Latour sergisinde Fantin Bey’le ilgili bazı ÅŸeyler düşünmüştüm. Bunlardan birincisi Fantin Bey’in yıllar içinde bir türlü kendini bulamamasıydı. Fantin Bey’in Whistler’a öykündüğü zamanları seviyorum ama sonuçta Whistler diye bir gerçek var. Fantin Bey’in Hollanda Altın Çağı’na öykündüğü zamanları sevmiyorum çünkü ne gerek var? Fantin Bey’in ölüdoÄŸalarına bayılıyorum. Ama kendisi bu eserlerden nefret edermiÅŸ. Fantin Bey’in hiç bilmediÄŸim, Gustave Moreau’ya öykündüğü bir dönemi de olmuÅŸ. Soruyorum sizlere hakikaten ne gerek var? Ne gerek var? Ä°ÅŸte bu sergide Latour’un yaptığı Charlotte Dubourg’un Portresini incelemiÅŸ ve portrenin bütününe, en çok da kadının ÅŸapkasının üzerindeki çiçeklere hayran kalmıştım. “Bu ölüdoÄŸa iÅŸinde Manet bir, sen de beÅŸ altı falansın Fantin” diye de kendi kendime not bile vermiÅŸtim. Degas balerinine yönelmemin ilk sebebi eteÄŸindeki çiçek detayının bana Fantin çiçeklerini hatırlatmasıydı. Yakından incelemek istedim.

2. Julian Barnes Bey’in Degas makalesini henüz okumuÅŸtum. Degas’nın kadın düşmanı ilan edilmesindeki sebepleri inceleyen bu makalede yazanlar hakkında o kadar çok düşünmüştüm ki Degas sinyallerim açık dolaşıyordum.

Kızımızın çiçeklerini incelerken birden bir ÅŸey fark ettim. O ana kadar hiç bir Degas tablosunun detaylarını incelememiÅŸtim. Demek istediÄŸim bir detayı tek başına ele almamıştım. Degas’nın tekniÄŸini o kadar baÅŸarılı buluyorum ki esere hep bir bütün olarak bakıyor bir bütün olarak eserden çok memnun kalıyordum. Sizce de bu çok garip deÄŸil mi? Çünkü bence çok garip.

Bunun üzerine Degas’nın sevdiÄŸim/o kadar da sevmediÄŸim tablolarının üzerinden bir daha geçtim ve tablolarda pek çok detay fark ettim. Bana kalırsa en önemli kazancım ÅŸu oldu: Degas, döneminin kadınlarını en doÄŸal hâlleriyle betimlemiÅŸti. Görsel olarak en albenili oldukları balerin tablolarında bile yorgun, bıkmış, üzüntülü, hayal kırıklığı yaÅŸayan, tek isteÄŸi evinde sıcak yorganının altında olmak olduÄŸu açık olan kadınları da bizimle paylaÅŸmış. Bu, daha sonraları pek çok örneÄŸi karşılaÅŸsak dahi, Degas’nın dönemi için bir ilk. Manet Bey, Olympia’da bir tanrıça deÄŸil, sıradan bir fahiÅŸeyi çizdiÄŸi için skandal yaratmıştı. Degas’nın duyguları olan kadınlar çizmesi bu kadar büyük bir etki yaratamamış. Oysa bana kalırsa yaptığı ÅŸey Manet’ninki kadar önemli.

Balerin tablolarını incelerken aşağıdaki özellikle ilgimi çekti. Burada soldaki balerin kızın güzelliği başımı döndürdü. Eli başında düşünceli hâli, yorgunluğu, bacaklarının duruşu harikulade.

Bir de bu var. Bu tablonun ismi Beklemek. Siyahlı kadının oturuşuna, elinin duruşuna bir bakın lütfen. Bu kadının hikâyesi yazılmadı ise mutlaka yazılmalı.

Finali bir Degas “efsanesi” ile yapalım. Bu kadın size bu yazıda anlatmak istediÄŸim her ÅŸey. Ne demiÅŸti kivi büyüklerimiz? “And the way you’re keeping silent / Makes me think that I should be more quiet” Bu kadının mutsuzluÄŸu kabullenmiÅŸliÄŸi, belki de öyle olmaktan korktuÄŸum ama her an kendimi bu hâlde bulabileceÄŸimi bildiÄŸim için, beni hem rahatsız ediyor hem de büyük bir sempati duymama sebep oluyor. Seni çok iyi anlıyorum sevgili kadın. Ama zaten buradaki esas nokta kadını benim çok iyi anlamam deÄŸil, Degas’nın çok iyi anlaması. Dahası, sorulması gereken soru ÅŸu: Seni Degas nasıl bu kadar iyi anlayabildi? Nasıl? (Kinayeli final. ANLAYANA…)

Previous Post Next Post

Bir de bu yazilar var

3 Yorum

  • Reply Aysegul 21/03/2017 at 07:17

    Ne tatlisiniz, verdiginiz bilgiler ve dusunceleriniz bir yana, uslubunuza bayildim, var olun

    • Reply Bahar Malik 22/03/2017 at 07:54

      Çok teşekkürler :)

  • Reply Nknkn 11/06/2017 at 14:05

    Nasıl?

  • Leave a Reply to Bahar Malik