Bu kategorinin altındaki yazıları inceliyorsunuz:

Günlerin getirdikleri

Günlerin getirdikleri, Sinema

Film Maratonu

Bir önceki yazıyı hazırlarken fark ettim ki geçen sene izlemeyi planladığım birçok yeni filmi vakitsizliÄŸime ya da tembelliÄŸime kurban vermiÅŸim. Listenin uzunluÄŸu beni o kadar üzdü ki kendi kendime “challenge accepted!” dedim ve bir haftalık film maratonu düzenlemeye karar verdim. Ä°lk aÅŸama için de aÅŸağıdaki 2010/2011 yapımı filmleri seçtim.

Maratona 11 Ocak 2012 Çarşamba sabahı başlamayı ve 18 Ocak 2012 Çarşamba akşamı bitirmeyi planlıyorum. Bu post üzerinde aşağıdaki alanda güncellemeler yaparak sizleri son durumdan haberdar edeceğim (çünkü çok merak edeceğinizi biliyorum). OKUMAYA DEVAM EDİN

Fotoğraf çektim, Günlerin getirdikleri

2011

Aslında yıl sonlarında geçmiÅŸ senenin muhasebesini yapan insanlardan deÄŸilim. Geçen haftasonu bir arkadaşımla konuÅŸurken 2011’i tanımlayabileceÄŸim bir sıfat olduÄŸunu fark ettim: 2011 benim kaybettiÄŸim birçok eÅŸeÄŸi bulma yılım oldu. Ä°ÅŸte bu yüzden de sert ve yorucu geçti.

Aşağıda yılın özetini çıkartmaya çalıştım. Anlık bir kararla yaptığım için önemli şeyleri unutmuş olabilirim ama madem muhasebe yapmayan bir insanım neyi unuttuğum neden umrumda olsun diyerek bu problemi geçiştiriyorum.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri

Son zamanlarda

Sizin de başınıza geliyor mu bilmiyorum ama benim sık sık yaşadığım bir durum var. Nerden ve ne sebepten çıktığını anlayamadığım bir konuya günlerce kafa yorabiliyorum. Buna bir isim de taktım: Dünya üzerinde başka kimsenin umrunda olmayan kişisel gündemim. Onlar uğruna mezarlıklar ziyaret ediyor, kütüphanelerden son 25 senedir kimsenin almadığı kitapları ödünç alıyor, ismi seneler önce değişmiş sokakları/binaları bulmaya çalışıyorum.

OKUMAYA DEVAM EDÄ°N

Günlerin getirdikleri, Kısa kısa

Olay

Birkaç hafta önce Robinson Crusoe 389’a girdiÄŸimde çok tuhaf bir ÅŸeyle karşılaÅŸtım. Hemen kapının önündeki yeni çıkan kitaplar masasında yıllardır kitabevinin stoÄŸunda bulunduÄŸunu bildiÄŸim üç adet John Singer Sargent kitabı duruyordu.

Ara sıra saplantılı bir ÅŸekilde web sitesinden varlıklarını kontrol ettiÄŸim bu eserleri birdenbire karşımda görünce büyük bir ÅŸaÅŸkınlık yaÅŸadım. Bu kitapları ortalığa çıkartabilecek tek bir insan tanıyordum (bizzat kendim). Ben böyle bir ÅŸey yapmadığıma göre kim, neden yapmıştı? (Kim Rob389’a saklama ve koruma hakkını verdiÄŸim ama aslında bana ait olduÄŸuna yüzde yüz emin olduÄŸum bu güzellikleri ellemeye cüret etmiÅŸti?)

Heyecanla yanlarına yaklaştım. Kitapları açıp sayfalarını yavaş yavaş çevirmeye başladım. Sanırım esas maksadım onların hala her zamanki gibi sadece bana ait olduğuna ikna olmaktı. Bu sırada kitabevinin diğer köşesinden genç ve şaşkın bir yüz, bedeniylen birlikte bana doğru ilerlemeye başladı. Öğrenci olduğunu (güzel sanatlar?) düşündüğüm bu çocuk merak ve hayret dolu bakışlarıma aynı şekilde karşılık verdi. Öylesi kısa bir andı ki içine ne kadar çok düşünce sığdırdığıma inanamıyorum.

Kapıdan çıkarken dönüp bir kez daha kitaplara ve çocuğa baktım. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Yoksa çok üzülürüm.