En yakın zamanda yazacağım.
Proje: David Lodge
Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Biriyle tanıştığımızda çoÄŸunlukla adının bir ÅŸeylerin sembolü olduÄŸunu ya da bu isme sahip olan varlıkla isim arasında büyük bir baÄŸlantı olduÄŸunu düşünmeyiz. Bize verilen adlar ya ebeveynlerimizin hayata karşı bakış açılarının ve gelecekle ilgili umut ve arzularının ya aile baÄŸlarının ya da dönemin moda anlayışının bir sonucudur. Soyadları ise dedelerimiz/atalarımızın kendilerine yakıştığını düşündüklerini sahiplenmeleridir. Ne isimlerimizin ne de soyadlarımızın varlığımızla büyük bir alakası yoktur. Bu açıdan baktığımızda konuyu daha da genelleÅŸtirirek “a rose by any other name would smell as sweet” diyenlere katılmamak elde deÄŸil.
Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Son kitabım Bendeki BoÅŸlamayı Gel de Bana Sor‘u yakında tüm seçkin kitabevlerinde bulabileceksiniz. Ama o güne kadar gelin bu durumu zorunlu bir ayrılık, uzun bir iç çekiÅŸ o da olmazsa “insanın kendine ayıracağı zaman mutlaka kaliteli olmalı deÄŸil mi ama cicim” olarak kabul edelim ve Milan Kundera ile büyülü gerçekçiliÄŸe hızlı bir giriÅŸ yapalım.
Gülüşün ve UnutuÅŸun Kitabı’nı bu proje kapsamında tekrar elime aldığım için çok memnunum. Kundera’yı ilk kez okumaya baÅŸladığımda o kadar coÅŸkulu bir sevinç duymuÅŸtum ki bir çok eserini arka arkaya çok kısa bir sürede okumuÅŸtum. Bu yüzden Kundera’nın kitaplarını tek tek deÄŸerlendiremiyordum. Benim için onların hepsi tek bir büyük yapıt gibiydi. Sonuç olarak, yazarın neyi hangi kitabında yazdığını doÄŸru hatırlayabileceÄŸime dair şüphelerim vardı. Oysa aslında öyle deÄŸilmiÅŸ bunu geçen haftalarda gördüm. GVUK’taki en küçük detayları bile hatırlamam beni çok ÅŸaşırttı. Birazcık da hoÅŸuma gittiÄŸini sizden saklamayacağım.
Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Nerede duyduÄŸumu hatırlamadığımdan gerekli kredileri dağıtamayacağım ama bildiÄŸim en güzel epifani tanımı ÅŸu sanırım: “It’s always love at first sight. Sometimes it takes time to recognize.”
Bu duygusal baÅŸlangıcın ardından bu yazı nereye gider, John Updike’ın meÅŸhur tavÅŸan serisinin ilk kitabı Rabbit, Run (TavÅŸan Kaç) ile nasıl baÄŸlanır hiç bilemiyorum. Bunu hep birlikte biraz sonra göreceÄŸiz. Ama ÅŸuna eminim ki bir yerlerde James Joyce’dan bahsetmek zorundayım. Dahası James Joyce demiÅŸken Epiphanies‘i de atlamamak durumundayım. Bilgisayarın başına oturma ve 9. haftayı tamamlama isteksizliÄŸim göz önünde bulundurulacak olursa bu zorundalığı hemen yerine getirsem hiç fena olmayacak: Epifani, hıristiyanlıkta üç kralın (magi) Bebek Ä°sa’yı ziyaret ederek onu ilk kez görmesi anlamına geliyor. ÇocukluÄŸunda sıkı bir katolik eÄŸitim almış Joyce ise bu terimi “sıradan bir olay veya düşüncenin sonsuz bir güzelliÄŸe çevrilmesi” olarak kabul etmiÅŸ ve Dubliners (Dublinliler), A Portrait of the Artist as a Young Man (Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi) gibi eserlerinde epifaniden bol bol yararlanmış. Modern edebiyatta ise epifani dış gerçekliÄŸin algılayan için transandantal bir önem kazanması manasına geliyor.
Bu da nedir diyenler için şurada bir açıklama var.
Bu haftaki yazıyla ilgili planladığım ÅŸey Lolita‘nın örnek paragraflarını buraya kopyalamak ve sizlere “Ä°ÅŸte fancy prose budur.” demekti. Bu fikrimi söylediÄŸim bazı ÅŸahıslar beni kolaya kaçmaya çalışmakla suçlamasalar gönül rahatlığı ile yapacaktım da. Aslına bakacak olursanız muazzam güzellikte olduÄŸunu düşündüğüm ve zaten çok ilgi görmüş bir romanla ilgili hayran sessizliÄŸine gömülmenin kolaycılıkla bir alakası olmadığını düşünüyorum. Ãœstelik bu romanın ÅŸanssız bir yanı da var. Ä°nsanlar hakkında konuÅŸmaya baÅŸladıklarında (bana kalırsa konuÅŸmaya deÄŸecek tek ÅŸey olan) edebi güzelliÄŸini hep atlıyorlar. Orhan Pamuk’un bir baÅŸka kitap için yazdığı satırların Lolita‘da da geçerli olduÄŸunu düşünüyorum: Ä°nsanın dünyadaki yeri, edebiyatın temel iÅŸlevi, yazıyla insanoÄŸlunun yapabileceÄŸi derin ve harika ÅŸeyler bu kitaba duyulan ilgi ve öfkenin gürültü ve dumanı arkasında kaybolduÄŸundan bu eserin gerçek okuru Lolita‘yı yalnız ele almayı tercih eder ve kitabın tuhaflığı ve yabanlığı ile kavga etmek yerine gösterdiÄŸi hazlara ve parlaklığına yönelir.