1874 yılında Baron d’Erlanger’in emriyle Goya’nın Sağırın BeÅŸi olarak bilinen yuvasının duvarlarına çizdiÄŸi Kara Resimler bu duvarlardan sökülerek tuvallere yerleÅŸtirildi. Bu resimlerden biri olan OÄŸlunu Yiyen Satürn (ki bu eserin Goya’nın yemek odasında bulunmasında feci bir ironi olduÄŸunu kabul edersiniz sanırım) tuvallere geçiÅŸ sırasında restorasyondan sorumlu olan Martin Cubells’in ufak bir müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Cubells, halkın tepkisini çekmemek ve terbiyeyi korumak adına yarı erekte durumdaki Satürn’ün cinsel organının renk tonunu koyultarak organı görünmez hale getirdi.
Cubells’in sanattan rahatsız olabilmesini bir kenara bırakmaya hazırım, nitekim bu sık sık gördüğümüz bir durum. Ama çocuÄŸunu vahÅŸice yemekte olan yamyam baba betimlemesi üzerinde çalışan bu adamın gördükleri karşısında sadece babanın penisinden rahatsız olması zaman zaman aklıma geliyor ve bu sansür hikâyesini düpedüz tuhaf bulmaktan kendimi alamıyorum.
6 Yorum
bundan yuz kusur yil sonra restorasyondan sorumlu degil de kadin ve aileden sorumlu bir abla da, ulkede her gun 3-5 kadin burnu kesilerek, 80 kere bicaklanarak kendi cocuklarinin onunde falan oldurulurken dizilerdeki sevisme sahnelerinden irite oldu. Cidden tuhaf insanlar.
not: her konunun altinda ulke sorunlarindan bahseden insan oldum su an. evet yaptim bunu.
Öte yandan haklısın Pınar. Çok benzer acayiplikleri her gün yaşıyoruz.
Aslına bakacak olursan yazıyı “ve en kötüsü bu restorasyon iÅŸi bugün yapılacak olsa Cubells gibi düşünüp davranacak bir adama çatılmayacağına emin olamamam” diye bitirecektim ama fazla umutsuz olmayayım diye kendimi sansürledim.
tanri eti yemek hristiyanlik’ta her pazar yapilan bir eylem. bir de bu acidan bakilabilir.
Hmm… O konu hakkında hiçbir bilgim yok aslında. Nasıldır, nedendir, vaktin olursa anlatabilir misin?
Benim bildiÄŸim hikâye, Satürn’ün oÄŸullarını doÄŸar doÄŸmaz kendisinin yerine geçmemeleri için yediÄŸi üzerine (DoÄŸrusu onun da detayına çok hakim deÄŸilim). Kesin olmamakla birlikte Goya’nın bu resminde o dönemde Ä°spanyol sarayı koleksiyonunda olan ÅŸuradaki Rubens tablosundan esinlendiÄŸine inanılıyor. Yarattığı ÅŸey o kadar eÅŸsiz ki (eÄŸer olduysa) tüm bu esinlenme sırasında kafasında hangi tilkiler geziyordu çok merak ediyorum.
hristiyanlikta eucharist denen bir inanis var. isa’in son yemek’te havarilere ekmek ve sarabi “bu benim kanim, bu da benim vücudum” demesi, ve havarilere kendi etini yedirmesi ve kanini icirmesini kutluyorlar.
kilisede ozel bir bolmede duran kutsal ekmek parcalari, inanislarina -hatta katolik dogmasina- göre rahibin ayini baslatmasiyla gercekten tanrinin etine donusuyor. o ekmek parcasinin disari cikmasi cok buyuk bir tehlike onlar icin.
eski ahit’de de yeni ahit’de gecen birsey bu. yeni ahit’te isa “ancak benim etimi yiyen kurtulacak” diyor.
kökleri ölen atalarin yasam güclerini yiyerek bir sonraki nesile getirme amacli olabilir. papua yeni gine’de “kuru” diye dehset bir hastalik var-mis. deli dana benzeri bu hastalik beyin dokusu yiyerek bulasiyor. bu kabile koyun beyini yemiyormus tabi.
garip inanislar var velhasil kelam.
Vay. Komünyon olayını biliyordum ama neden yaptıkları konusunda hiçbir fikrim yoktu. Teşekkürler bilgi için.